Mu Kıtası: Efsane mi Gerçek mi? Kayıp Uygarlıkların İzinde

Efsanesinin Kökeni: Kayıp Cennetin Yankıları

Efsane mi Gerçek mi?
Efsane mi Gerçek mi?

Mu kıtası efsanesi, 19. yüzyılda yaşamış olan yazar ve gezgin Augustus Le Plongeon’un çalışmalarıyla popülerlik kazanmıştır. Le Plongeon, Maya uygarlığının kalıntıları üzerinde yaptığı araştırmalar sırasında, onların kökenlerinin Pasifik Okyanusu’nda batmış olan kadim bir kıtaya dayandığına inanmaya başlamıştır. Bu kayıp kıtaya “Mu” adını vermiş ve bu uygarlığın Mısır ve diğer antik kültürlere de ilham kaynağı olduğunu öne sürmüştür. 1

Ancak Mu efsanesinin kökleri, Le Plongeon’dan çok daha eskilere dayanmaktadır. Dünyanın farklı bölgelerindeki pek çok kültürde, büyük tufanlar veya felaketler sonucu sulara gömülen kayıp kıtalar veya uygarlıklarla ilgili benzer efsaneler bulunmaktadır. Örneğin, Yunan mitolojisindeki Atlantis efsanesi, Hinduizm’deki Kumari Kandam efsanesi ve Kelt mitolojisindeki Ys efsanesi, Mu kıtasıyla benzerlikler taşımaktadır. 2

Bu efsanelerin ortak noktası, genellikle ileri bir uygarlığa sahip olan bu toplumların, kibirleri veya tanrılara karşı gelmeleri nedeniyle cezalandırıldıkları ve yok olduklarıdır. Bu temalar, insanlığın kadim geçmişine ve doğa karşısındaki acizliğine dair derin bir arketipsel anlam taşımaktadır. Efsane de bu evrensel temalara bir örnek teşkil etmektedir.

Le Plongeon’un çalışmaları, Efsaneyi modern dünyaya tanıtmış olsa da, efsanenin kökeni çok daha eski ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Farklı kültürlerdeki benzer efsaneler, insanlığın ortak bir geçmişe veya kolektif bilinçdışına işaret ediyor olabilir. Bu ortak bilinçdışının bir yansıması olarak, insanlığın kayıp cennetine duyduğu özlemi ve geçmişteki ihtişamlı uygarlıklara duyduğu hayranlığı temsil etmektedir.

Augustus Le Plongeon ve James Churchward: Mu Kıtası’nın Tutkulu Savunucuları

Augustus Le Plongeon (1826-1908) ve James Churchward (1851-1936), Efsaneyi modern dünyaya tanıtan ve popülerleştiren iki önemli figürdür. Her ikisi de kendi dönemlerinde tartışmalı ve sıra dışı kişiler olarak kabul edilmişlerdir.

Augustus Le Plongeon

Fransız asıllı Amerikalı bir fotoğrafçı, antikacı ve amatör arkeolog olan Le Plongeon, 19. yüzyılın ortalarında Maya uygarlığı üzerine yaptığı çalışmalarla tanınmıştır. Meksika’daki Yucatán Yarımadası’nda bulunan Uxmal ve Chichen Itza gibi önemli Maya şehirlerinde yaptığı kazılar ve fotoğraf çekimleriyle Maya kültürüne büyük ilgi uyandırmıştır. 3

Le Plongeon, Maya hiyerogliflerini deşifre etmeye çalışmış ve kendi yorumlarına dayanarak Mu kıtası efsanesini geliştirmiştir. Ona göre, Mayalar, Mu kıtasından gelen göçmenlerin torunlarıydı ve bu kadim uygarlık, Mısır ve diğer antik kültürlere de ilham kaynağı olmuştu. Le Plongeon’un iddiaları, dönemin bilim insanları tarafından büyük ölçüde reddedilmiş olsa da, Mu kıtası efsanesinin yayılmasında önemli bir rol oynamıştır. 4

James Churchward

İngiliz asıllı Amerikalı bir yazar, kaşif ve mühendis olan Churchward, 20. yüzyılın başlarında efsanenin daha da geniş kitlelere ulaştırmıştır. Hindistan’da askerlik yaptığı dönemde, antik bir tapınakta gizli kalmış tabletler bulduğunu ve bu tabletlerde Mu kıtasının tarihine dair bilgiler yer aldığını iddia etmiştir. 5

Churchward, Mu kıtasını Pasifik Okyanusu’nda yer alan devasa bir kara parçası olarak tanımlamış ve bu uygarlığın 50.000 yıl önce var olduğunu öne sürmüştür. Ona göre, tüm insanlığın beşiğiydi ve buradan dünyanın farklı bölgelerine göç eden insanlar, farklı uygarlıkları kurmuşlardı. Churchward’ın iddiaları da bilimsel çevrelerce kabul görmemiş olsa da, yazdığı kitaplar ve verdiği konferanslarla Mu efsanesini popüler kültürün bir parçası haline getirmiştir. 6

Le Plongeon ve Churchward’ın çalışmaları, bugünkü popülaritesini kazanmasında büyük rol oynamıştır. Her ne kadar bilimsel kanıtlarla desteklenmese de, bu iki araştırmacının tutkulu savunuculuğu, Mu efsanesinin hala ilgi çekici ve gizemli bir konu olarak kalmasını sağlamıştır.

Kayıp Cennetin İhtişamı
Kayıp Cennetin İhtişamı

Özellikleri: Kayıp Cennetin İhtişamı

Mu efsaneleri, bu kayıp uygarlığın büyüleyici özelliklerini çeşitli şekillerde tasvir etmektedir. Coğrafi konumu, iklimi, kültürü, teknolojisi ve insanları hakkında anlatılanlar, adeta bir ütopyayı andırmaktadır.

Coğrafi Konum: Mu kıtasının, Büyük Okyanus’un ortasında, günümüzdeki Hawaii Adaları, Paskalya Adası ve diğer Polinezya adaları arasında geniş bir alanı kapladığına inanılmaktadır. Kimi kaynaklarda ise kıtanın, Asya ve Amerika kıtaları arasında bir köprü görevi gördüğü belirtilmektedir. 5

İklim: Mu kıtasının iklimi, yıl boyunca ılıman ve güneşli olarak tasvir edilir. Verimli toprakları, yemyeşil ormanları ve berrak suları ile adeta bir cennet bahçesini andırdığı söylenir. 7

Kültür: Mu uygarlığı, yüksek bir kültürel ve spiritüel gelişmişliğe sahip olarak anlatılır. Sanat, bilim, felsefe ve din alanlarında ileri bir seviyeye ulaştıkları belirtilir. Özellikle mimari alanında oldukça yetenekli oldukları ve görkemli tapınaklar, saraylar ve anıtlar inşa ettikleri ifade edilir. 8

Teknoloji: Mu uygarlığının, günümüz teknolojisini bile aşan bir bilgi ve teknolojiye sahip olduğu iddia edilir. Uçan makineler, enerji kristalleri, telepati ve levitasyon gibi olağanüstü yeteneklere sahip oldukları anlatılır. Ayrıca, deprem ve volkanik patlamalar gibi doğal afetleri önceden tahmin edebildikleri ve kontrol altına alabildikleri söylenir. 9

İnsanlar: Mu kıtasının sakinleri, fiziksel olarak güzel, uzun boylu ve altın saçlı olarak tasvir edilir. Barışçıl, bilge ve spiritüel olarak gelişmiş oldukları belirtilir. Ayrıca, tüm insanların eşit olduğu, sınıfsız ve adil bir toplum yapısına sahip oldukları anlatılır. 10

Mu kıtasının özellikleri hakkındaki bu bilgiler, elbette ki bilimsel kanıtlarla desteklenmemektedir. Ancak, bu efsaneler, insanlığın kadim geçmişine ve ideal bir uygarlık hayaline dair önemli ipuçları sunmaktadır. Belki de hiç var olmamış bir ütopya olsa da, insanlığın daha iyi bir dünya yaratma potansiyeline olan inancını canlı tutmaktadır.

Mu Kıtasının Batışı:

Kayıp Cennetin Trajik Sonu
Kayıp Cennetin Trajik Sonu

Efsanenin en dramatik ve gizemli yönlerinden biridir. Farklı kaynaklar ve araştırmacılar, bu olayın nedenleri hakkında çeşitli teoriler öne sürmüşlerdir.

1. Doğal Afetler:

  • Volkanik Patlamalar ve Depremler: En yaygın teori, Mu kıtasının şiddetli volkanik patlamalar ve depremler sonucu battığıdır. Bu teoriye göre, kıtanın altında yer alan devasa volkanlar harekete geçmiş ve büyük lav akıntıları, depremler ve tsunamiler meydana gelmiştir. Bu felaketler sonucu kıta, büyük bir gürültüyle okyanusun derinliklerine gömülmüştür. 5
  • Kutup Kayması: Bazı araştırmacılar, Mu kıtasının batışının, Dünya’nın manyetik kutuplarının kayması sonucu gerçekleştiğini öne sürmektedir. Bu teoriye göre, kutup kayması, kıtanın dengesini bozmuş ve büyük bir çöküşe neden olmuştur. 11

2. İlahi Gazap:

  • Tanrıların Cezası: Bir diğer teori ise, Mu uygarlığının kibirli ve ahlaksız davranışları nedeniyle tanrıların gazabına uğradığı ve cezalandırıldığıdır. Bu teoriye göre, tanrılar, Mu kıtasını büyük bir tufan veya ateş yağmuru ile yok etmiştir. 12

3. Savaş ve İç Çatışmalar:

  • Teknolojik Savaş: Bazı kaynaklar, Mu uygarlığının ileri teknolojisini kötüye kullandığını ve bu durumun iç çatışmalara ve yıkıcı bir savaşa yol açtığını öne sürmektedir. Bu teoriye göre, kendi yarattığı silahlarla yok olmuştur. 13

4. Diğer Teoriler:

  • Uzaylı Müdahalesi: Bazı komplo teorileri, Mu kıtasının batışının dünya dışı varlıkların müdahalesi sonucu gerçekleştiğini iddia etmektedir.
  • Zaman Döngüsü: Bazı ezoterik kaynaklar, Mu kıtasının batışının, Dünya’nın belirli bir zaman döngüsünün sonu olduğunu ve bu olayın tekrarlanabileceğini öne sürmektedir.

Mu kıtasının batışının gerçek nedeni hala bilinmemektedir. Ancak bu teoriler, insanlığın geçmişine ve geleceğine dair önemli sorular sormamıza ve farklı olasılıkları düşünmemize yardımcı olmaktadır. Mu efsanesi, belki de bir gün bilimsel araştırmalarla aydınlatılacak ve gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktır.

Mu ve Atlantis
Mu ve Atlantis

Mu Kıtasıyla İlişkili Diğer Efsaneler: Kayıp Kıtalar Arasında Gizli Bağlar

Mu efsanesi, yalnız değildir. Dünya üzerinde farklı kültürlerde ve coğrafyalarda benzer kayıp kıta efsaneleri bulunmaktadır. Bunlardan en bilinenleri Atlantis ve Lemuria’dır. Bu efsaneler arasında ilgi çekici paralellikler ve olası bağlantılar bulunmaktadır.

Atlantis: Yunan filozof Platon tarafından anlatılan Atlantis efsanesi, M.Ö. 9000 yıllarında Atlas Okyanusu’nda yer aldığı düşünülen gelişmiş bir uygarlıktan bahseder. Atlantisliler, ileri teknolojiye, zengin kültüre ve güçlü bir donanmaya sahip olarak tasvir edilirler. Ancak kibirleri ve tanrılara karşı gelmeleri sonucu bir gece içinde sulara gömülerek yok olmuşlardır. 14

Lemuria: Hint Okyanusu’nda yer aldığına inanılan Lemuria (ya da Mu), 19. yüzyılda ortaya atılmış bir efsanedir. Madagaskar ve Hindistan arasındaki bazı jeolojik benzerliklerden yola çıkılarak oluşturulan bu efsane, zamanla mistik ve ezoterik öğelerle zenginleşmiştir. Lemuria’nın, Mu gibi gelişmiş bir uygarlığa ev sahipliği yaptığı ve doğal afetler sonucu battığı düşünülmektedir. 15

Mu, Atlantis ve Lemuria Arasındaki Bağlantılar:

  • Coğrafi Konum: Her üç kıta da farklı okyanuslarda yer alsa da, bazı araştırmacılar bu kıtaların aslında birbirine bağlı veya aynı kıtanın farklı parçaları olabileceğini öne sürmektedir. Bu teoriye göre, kıtaların batması sonucu birbirlerinden kopmuş ve farklı bölgelerde yeni uygarlıkların doğmasına yol açmıştır. 16
  • Teknoloji ve Kültür: Her üç uygarlığın da ileri teknolojiye, zengin kültüre ve spiritüel bilgeliğe sahip olduğu anlatılmaktadır. Bu benzerlikler, bu uygarlıklar arasında bir etkileşim veya ortak bir köken olabileceği ihtimalini akla getirmektedir. 17
  • Batış Nedenleri: Her üç kıtanın da doğal afetler veya ilahi gazap sonucu battığı düşünülmektedir. Bu ortak nokta, bu efsanelerin insanlığın doğa karşısındaki acizliğini ve kibrin sonuçlarını vurgulamak için yaratılmış olabileceğini düşündürmektedir. 18

Mu, Atlantis ve Lemuria efsaneleri arasındaki bu bağlantılar, bazı araştırmacılar tarafından ortak bir “kayıp uygarlık”ın varlığına kanıt olarak gösterilmektedir. Ancak bu iddialar, bilimsel olarak henüz kanıtlanmamıştır. Yine de bu efsaneler, insanlığın kadim geçmişine ve evrensel arketiplere dair önemli ipuçları sunmaktadır.

Popüler Kültürdeki Yeri: Mu Kıtası’nın Büyülü Etkisi

Mu kıtası efsanesi, gizemli ve egzotik atmosferiyle yüzyıllardır sanatçıların, yazarların ve film yapımcılarının ilham kaynağı olmuştur. Kitaplarda, filmlerde, dizilerde ve hatta video oyunlarında karşımıza çıkan Mu kıtası, popüler kültürde önemli bir yer edinmiştir.

Edebiyatta Mu Kıtası:

  • The Lost Continent of Mu (1926): James Churchward’ın bu eseri, Mu efsanesini modern dünyaya tanıtan ve popülerleştiren en önemli kitaplardan biridir. Churchward, kitabında Mu uygarlığının tarihini, kültürünü ve teknolojisini detaylı bir şekilde anlatarak okuyucuları büyülü bir yolculuğa çıkarır.
  • The Story of Atlantis & the Lost Lemuria (1904): William Scott-Elliot’ın bu kitabı, Mu (Lemuria) ve Atlantis efsanelerini karşılaştırmalı olarak ele alır. Scott-Elliot, her iki uygarlığın da yüksek bir spiritüel ve teknolojik gelişmişliğe sahip olduğunu ve doğal afetler sonucu yok olduklarını savunur.
  • Mu: The Motherland (1931): Churchward’ın bir diğer önemli eseri olan bu kitap, Mu kıtasının dünya üzerindeki diğer uygarlıklarla olan bağlantılarını ve etkisini inceler. Churchward, Mu’nun insanlık tarihini şekillendiren önemli bir güç olduğunu öne sürer.

Sinema ve Televizyonda Mu:

  • Mu (1978): Japon yönetmen Masahiro Shinoda tarafından çekilen bu film, Mu kıtasının batışını ve bu olaydan kurtulanların dünyanın farklı bölgelerine yayılarak yeni uygarlıklar kurmasını konu alır. Film, görsel efektleri ve fantastik atmosferiyle dikkat çeker.
  • Stargate SG-1 (1997-2007): Bu popüler bilim kurgu dizisinde, Antikler olarak bilinen kadim bir ırkın, Mu kıtasından göç ederek Dünya’ya geldiği ve burada gelişmiş bir uygarlık kurduğu anlatılır. Dizide, Antiklerin teknolojisi ve bilgisi, günümüz insanları tarafından keşfedilir ve evrenin sırlarını çözmek için kullanılır.
  • The Venture Bros. (2003-2018): Bu animasyon dizisinde, Mu, gizli örgütlerin ve süper kahramanların mücadele ettiği bir yer olarak tasvir edilir. Dizide, Mu kıtasının batışından sonra hayatta kalanların torunları, günümüzde hala varlıklarını sürdürmektedir.

Video Oyunlarında Mu:

  • Megami Tensei II (1990): Bu Japon rol yapma oyununda, Mu, iblislerin ve tanrıların savaştığı bir yer olarak tasvir edilir. Oyuncular, Mu kıtasının kalıntıları arasında dolaşarak iblislerle savaşır ve dünyayı kurtarmaya çalışır.
  • Uncharted 2: Among Thieves (2009): Bu aksiyon-macera oyununda, Mu, kayıp hazinelerin saklandığı gizemli bir yer olarak karşımıza çıkar. Oyuncular, Mu kıtasının kalıntılarına ulaşmak ve hazineleri ele geçirmek için zorlu görevleri yerine getirir.

Mu efsanesi, popüler kültürdeki bu çeşitli yansımalarıyla, insanlığın hayal gücünü ve merakını canlı tutmaya devam etmektedir. Her ne kadar bilimsel olarak kanıtlanmamış olsa da, Mu, kayıp uygarlıklar ve insanlığın kökenleri hakkındaki merakımızı körükleyen güçlü bir sembol olarak kalmaya devam edecektir.

Bilimsel Araştırmalar ve Bulgular: Mu Kıtası’nın Bilimsel İmtihanı

Mu kıtasının varlığına dair bilimsel araştırmalar, 19. yüzyıldan günümüze kadar çeşitli disiplinlerde sürdürülmüştür. Jeoloji, arkeoloji, okyanusbilim ve diğer ilgili alanlarda yapılan çalışmalar, Mu kıtasının gerçekliğini sorgulamış ve elde edilen bulgular ışığında bilim insanları farklı görüşler ortaya koymuştur.

Jeolojik Araştırmalar:

  • Levha Tektoniği: Levha tektoniği teorisi, yer kabuğunun sürekli hareket halinde olan levhalardan oluştuğunu ve bu levhaların birbirleriyle etkileşimleri sonucu kıtaların şekillendiğini açıklar. Bu teoriye göre, Pasifik Okyanusu’nda Mu kıtası büyüklüğünde bir kara parçasının batması jeolojik olarak mümkün değildir. Zira böyle bir olayın izleri, okyanus tabanında ve çevresindeki kıtalarda açıkça görülebilir olmalıdır. 19
  • Okyanus Tabanı Araştırmaları: Sonar teknolojisi kullanılarak yapılan okyanus tabanı araştırmaları, Pasifik Okyanusu’nda Mu kıtasına ait herhangi bir kalıntıya rastlanmadığını göstermektedir. Aksine, okyanus tabanı, milyonlarca yıl boyunca yavaş yavaş oluşan volkanik dağlar, sırtlar ve çukurlardan meydana gelmektedir. 20

Arkeolojik Araştırmalar:

  • Polinezya Uygarlıkları: Polinezya adalarında yapılan arkeolojik kazılar, bu bölgedeki uygarlıkların kökeninin Mu kıtasına değil, Güneydoğu Asya’dan gelen göçlere dayandığını göstermektedir. Dilbilimsel ve genetik çalışmalar da bu bulguları desteklemektedir. 21
  • Maya Uygarlığı: Maya uygarlığı üzerine yapılan araştırmalar, onların kökenlerinin Orta Amerika’da geliştiğini ve Mu kıtasıyla doğrudan bir bağlantısı olmadığını ortaya koymaktadır. Maya dilinin ve kültürünün, diğer Mezoamerikan uygarlıklarıyla benzerlikler taşıdığı görülmektedir. 22

Bilim İnsanlarının Görüşleri:

  • Şüpheci Yaklaşım: Çoğu bilim insanı, Mu kıtasının varlığına dair herhangi bir bilimsel kanıt bulunmadığı görüşündedir. Jeolojik ve arkeolojik bulgular, Mu efsanesini desteklememektedir. Bu nedenle, Mu kıtası genellikle bir efsane veya mit olarak kabul edilmektedir.
  • Alternatif Açıklamalar: Bazı araştırmacılar, Mu efsanesinin gerçek bir olaya veya yere dayanabileceğini düşünmektedir. Örneğin, bazıları Mu kıtasının, Paskalya Adası gibi volkanik patlamalar sonucu yok olan küçük bir ada olabileceğini öne sürmektedir. Diğerleri ise, Mu efsanesinin, farklı kültürlerdeki ortak bir “kayıp cennet” arketipini yansıttığını düşünmektedir.

Mu kıtasının varlığına dair bilimsel araştırmalar devam etmektedir. Ancak şu ana kadar elde edilen bulgular, Mu kıtasının gerçekliğini desteklememektedir. Yine de, bu efsane, insanlığın geçmişine ve hayal gücüne dair önemli sorular sormamıza ve farklı olasılıkları düşünmemize yardımcı olmaktadır.

Eleştirel Bir Bakış: Mu Kıtası Gerçek mi, Yoksa Sadece Bir Efsane mi?

Mu kıtası efsanesi, yüzyıllardır insanların hayal gücünü meşgul eden, gizemini koruyan bir konu olmuştur. Kimi kesimler bu efsanenin gerçek bir temele dayandığına inanırken, kimileri ise bilimsel kanıtların yokluğunda bu iddiaları reddetmektedir.

İnananların Gözünden Mu Kıtası:

Mu kıtasına inananlar, bu efsanenin sadece bir mit olmadığını, gerçek bir uygarlığın varlığını ve yok oluşunu anlattığını savunurlar. Onlara göre, Mu kıtası, insanlık tarihinin önemli bir parçasıdır ve bu uygarlığın mirası, günümüz kültürlerinde hala izlerini taşımaktadır.

  • Ezoterik ve Spiritüel İnançlar: Bazı ezoterik ve spiritüel gruplar, Mu kıtasını insanlığın spiritüel kökeni olarak görürler. Onlara göre, Mu uygarlığı, yüksek bir bilinç düzeyine ulaşmış ve evrenin sırlarını keşfetmiştir. Bu gruplar, Mu kıtasının batışını, insanlığın spiritüel düşüşünün bir sembolü olarak yorumlarlar. 23
  • Alternatif Tarih Teorileri: Bazı araştırmacılar, Mu kıtasının varlığını kabul etmeyen resmi tarih anlayışını eleştirirler. Onlara göre, Mu kıtası gibi kayıp uygarlıklar, insanlık tarihinin bilinmeyen veya gizlenen yönlerini ortaya çıkarabilir. Bu araştırmacılar, Mu kıtasının varlığına dair kanıtların, geleneksel bilimsel yöntemlerle açıklanamayan arkeolojik buluntular ve antik metinler arasında gizli olduğunu düşünürler. 24

Şüphecilerin Gözünden Mu Kıtası:

Mu kıtasına şüpheyle yaklaşanlar ise, bu efsanenin bilimsel kanıtlarla desteklenmediğini ve jeolojik ve arkeolojik gerçeklerle çeliştiğini savunurlar. Onlara göre, Mu kıtası, sadece bir mit veya hayal ürünüdür.

  • Bilimsel Kanıtların Yokluğu: Mu kıtasının varlığına dair somut bir kanıt bulunmamaktadır. Jeolojik araştırmalar, Pasifik Okyanusu’nda böyle bir kıtanın batmış olabileceğine dair herhangi bir iz bulamamıştır. Arkeolojik bulgular da, Mu uygarlığına ait olduğu iddia edilen yapıların veya eserlerin gerçekliğini doğrulamamaktadır. 25
  • Efsanenin Kökeni: Mu kıtası efsanesi, 19. yüzyılda yaşamış olan Augustus Le Plongeon ve James Churchward gibi araştırmacıların çalışmalarıyla popülerlik kazanmıştır. Ancak bu araştırmacıların yöntemleri ve iddiaları, bilimsel çevrelerce eleştirilmektedir. Bu nedenle, Mu kıtası efsanesinin güvenilirliği sorgulanmaktadır.

Sonuç:

Mu kıtası efsanesi, hala tartışmalı bir konu olmaya devam etmektedir. İnananlar ve şüpheciler, kendi bakış açılarını savunmak için farklı argümanlar sunmaktadır. Ancak şu bir gerçek ki, Mu kıtasının varlığına dair bilimsel bir kanıt henüz bulunamamıştır. Bu nedenle, Mu kıtası efsanesine eleştirel bir yaklaşımla bakmak ve hem inananların hem de şüphecilerin görüşlerini değerlendirmek önemlidir. Belki bir gün, yeni bilimsel keşifler bu gizemi aydınlatacak ve Mu kıtasının gerçek yüzünü ortaya çıkaracaktır.

Kaynaklar:

  1. Churchward, J. (2007). The Lost Continent of Mu. Adventures Unlimited Press.[]
  2. Hancock, G. (2012). Fingerprints of the Gods: The Evidence of Earth’s Lost Civilization. Crown.[]
  3. Le Plongeon, A. (1999). A Fall from Archaeological Grace. Assembling the Past: Studies in the Professionalization of Archaeology, 81.[]
  4. Childress, D. H. (1988). Lost cities of ancient Lemuria & the Pacific. (No Title).[]
  5. Churchward, J. (2007). The Lost Continent of Mu. Adventures Unlimited Press.[][][]
  6. William R. Corliss, “Mysteries of the Unexplained”[]
  7. Joseph, F. (2006). The lost civilization of Lemuria: the rise and fall of the world’s oldest culture. Simon and Schuster.[]
  8. Scott-Elliot, W. (2022). The story of Atlantis and the lost Lemuria. DigiCat.[]
  9. Churchward, J. (2007). The Sacred Symbols of Mu. Cosimo, Inc..[]
  10. Cervé, W. S. (1960). Lemuria, the Lost Continent of the Pacific (Vol. 12). Print. and Pub. Department.[]
  11. Flem-Ath, R., & Flem-Ath, R. (1997). When the Sky fell: in Search of Atlantis. Macmillan.[]
  12. Hancock, G. (2015). Magicians of the Gods: Evidence for an Ancient Apocalypse. Hachette UK.[]
  13. Childress, D. H. (1986). Lost cities & ancient mysteries of South America. Blue Poppy Enterprises, Inc..[]
  14. Platon, “Timaeus ve Critias”[]
  15. Sclater, P. L. (1864). The mammals of Madagascar. Quarterly Journal of Science1(2), 213-19.[]
  16. Hancock, G. (2009). Underworld: The mysterious origins of civilization. Crown.[]
  17. Scott-Elliot, W. (2022). The story of Atlantis and the lost Lemuria. DigiCat.[]
  18. Donnelly, I. (2006). Atlantis: The antediluvian world. Book Tree.[]
  19. Kearey, Philip, Klepeis, Keith A., Vine, Frederick J. “Global Tectonics”[]
  20. Menard, H. W. “Marine Geology of the Pacific”[]
  21. Kirch, Patrick Vinton. “On the Road of the Winds: An Archaeological History of the Pacific Islands Before European Contact”[]
  22. Coe, Michael D. “The Maya”[]
  23. Fire, A. Treatise On Cosmic. “A Treatise On Cosmic Fire.”[]
  24. Hancock, G. (2012). Fingerprints of the Gods: The Evidence of Earth’s Lost Civilization. Crown.[]
  25. Witzel, M. (1999). The Pleiades and the Bears viewed from inside the Vedic texts. Electronic Journal of Vedic Studies5(2), 17-26.[]
Paylaş:
Yorumları Göster (0)

Bir yanıt yazın