Tablettes sumériennes - Tablette 8Retour à
Sümer Tabletleri – Tablet 9
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=”100%”]Bu tabletde, bize anlatılan Nuh tufanı olayı anlatılıyor. Buzul çağının sonları, buzullar eriyor ve sular yükseliyor. Tufan başlayacak. Hepimizin sorduğu şu sorunun açık cevabı buradadır. Bir gemiye bütün canlılar nasıl sığmıştır.? Bu akla ve mantığa ayrkırı bir durumdur.
İşte bu tablette, Annunakiler tufandan önce, bütün canlıların “GENLERİNİ TOPLUYORLAR“..! Uzay gemisi ile dünyadan ayrılıp tufan sonrasında gelip canlıları genler ile tekrar çoğaltıyorlar.[/box]
TANRI OĞULLARI İNSAN KIZLARIYLA EVLENMEYE BAŞLADILAR
Lu-Mah’ın günlerinde Marduk ve İgigiler evlenmeye başladılar Dünyalılarla. O günlerde Dünya’da giderek artmaktaydı zorluklar. O günlerde Lahmu’da kuraklık vardı ve tozla kaplanmıştı gezegen. Kısmetleri belirleyen Anunnakiler; Enlil ve Enki ve Ninmah birbirlerine danıştılar. Dünya’da ve Lahmu’da hangi koşulların değiştiğini merak ediyorlardı.
[box type=”info” align=”alignleft” class=”” width=”auto”]
Yaratılış 6.
- Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu.
- Tanrı oğulları insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler.
- Rab, ”Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür” dedi, ”İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak."
- Tanrı oğullarının insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller (Gökten gelenler, İbranice’de; düşmüş kişiler) vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi.)
Şimdi biri bana tek Tanrılı din iddiasında bulunan Tevrat’ın bu sözlerini açıklasın. Tanrının oğulları oluyor, onlar insanlarla evleniyor, çocukları oluyor, bunlara nefilim deniliyor, onlar eski çağ kahramanı oluyor. Bir de Tevrat’ı yazanlar son baskı da Tanrı oğullarını İlahi varlıklar diye çevirdiler. Altına da not düşmüşler. İbranice Tanrı oğulları, bunların melek ya da Şit soyundan gelen kişiler olduğu sanılıyor diye. Yani özrü kabahatından büyük. Yani Tanrı oğullarına melek mi diyeceğiz, Şit Tanrının oğlu mu diyeceğiz, Şit’in soyu Şit’in soyuyla evlendi mi diyeceğiz? Şit ilahi varlık mı diyeceğiz, Tanrının nasıl oğlu olur mu diyeceğiz? İnsan ne diyeceğini şaşırıyor.[/box]
TUFAN GELİYOR
Güneş’te fışkıran parlamalar gözlemlediler; Dünya’nın ve Lahmu’nun ağ güçlerinde bozulmalar vardı. Abzu’nun Ak diyara (Antarktika) bakan en uç kısmına gözlemlemek için aygıtlar kurdular. Enki’nin oğlu olan Nergal‘in ve onun eşi olan Ereşkigal’in sorumluluğuna verildi bu aygıtlar. Ninurta’yı denizlerin ötesindeki diyara atadılar ki bir gök-yer bağı kursun dağlık topraklarda.
Lahmu’da huzursuzlanmaktaydı İgigiler; onları yatıştırma görevi Marduk’a verildi. Güçlüklere sebep olan şey bulunana dek Lahmu’daki ara istasyon korunmalı! Böyle diyordu önderler Marduk’a. Kısmetleri emreden üçlü birbirlerine danıştılar. Birbirlerine baktılar. Her biri, diğerleri hakkında, ”ne kadar yaşlandılar” diye düşünmekteydi. Adapa’nın ölümünün ardından yas tutan Enki aldı ilk sözü.
LİDERLER NE KADAR HIZLI YAŞLANDIKLARINI KONUŞUYORLAR
Buraya gelişimden beri yüzü aşkın şar geçti, dedi erkek ve kız kardeşine. O zamanlar atılgan bir önderdim; şimdiyse sakallı, yorgun ve yaşlıyım! Hevesli bir kahramandım bir zamanlar, komuta etmeye ve maceraya hazır, dedi ardından Enlil. Şimdiyse çocuk sahibi olmuş çocuklarım var; hepsi de Dünya’da doğdular. Dünya’da yaşlandık ama Dünya’da doğanlar bizden de çabuk yaşlanmaktalar.
Böyle dedi Enlil pişmanlıkla erkek ve kız kardeşine. Bana gelince, bana yaşlı koyun (Özellikle Mısır’da Ninmah koyun yada inek tasviri ile anlatılmıştır) diyorlar! Böyle dedi Ninmah. Diğerleri gelip giderken ve Dünya’da sırayla görev yapmaktayken, biz önderler kaldık da kaldık! Belki de ayrılmanın zamanıdır artık! Böyle dedi Enlil. Bunu çok sık düşündüm, diyordu Enki onlara. Üçümüzden biri ne zaman Nibiru’ya yeniden gitmek isteyecek olsa, oraya gelmemizi engelleyen bir söz işittik Nibiru’dan!
Bunu ben de çok düşündüm, diyordu Enlil: Bu Nibiru’da olan bir şey mi yoksa Dünya’da olan bir şey mi? Belki de farklılaşan hayat devreleriyle ilgilidir, diyordu Ninmah. İzlemeye ve olanları görmeye karar verdi üç önder. O sırada meseleyi Kısmet ele aldı, yoksa bu kader miydi? çünkü bir süre geçtikten sonra Marduk babası Enki’ye geldi. Babası Enki ile çok ciddi bir meseleyi konuşmak isterdi.
MARDUK YİNE BABASINA SİTEM EDİYOR
Enlil’in üç oğlu Dünya’da eş seçtiler kendilerine: Ninurta Anu’nun küçük bir kızı olan Bau‘yu eş aldı; Nannar, Ningal‘i seçti ve İşkur ise Şala‘yı aldı. Oğlun Nergal gidip Enlil’in torunlarından biri olan Ereşkigal‘i eş aldı kendisine. Onu öldürmekle tehdit edip rızasını zorla aldı ondan. İlk oğlun olan benim evlenmemi beklemedi Nergal. Diğer dördü bana hürmeten evlenmeyip beklediler.
MARDUK BİR DÜNYALI İLE EVLENMEK İSTİYOR
Bir gelin seçmek istiyorum, bir eş almaktır dileğim! Böyle diyordu Marduk, babası Enki’ye. Sözlerin beni memnun etti, dedi Enki, Marduk’a. Annen de çok sevinecek buna! Sözlerini hemen Ninki’ye yetiştirmesin diye elini kaldırıp işaret etti babasına Marduk. İyileştirip imdada yetişen gençlerden biri mi seçtiğin kız, diye sormaya başladı Enki. Adapa’nın soyundan o, Nibiru’dan değil, Dünya’dan, dedi Marduk yavaş bir fısıltıyla.
Şaşırmıştı Enki, söyleyecek söz bulamadı; ardından kontrolünü kaybedip şu sözleri haykırdı: Bir Nibiru prensi, ardıllık hakkına sahip bir ilk oğul mu evlenecek bir Dünyalıyla? Dünyalı değil, senin soyundan biri, dedi Marduk ona. Göğe alınan Enki-Me’nin bir kızıdır o, Sarpanit‘tir adı! Enki derhal eşi Ninki’yi çağırttı; Marduk’un anlattıklarını ona aktardı.
Marduk yüreğinin arzusunu anasına, Ninki’ye de tekrarladı ve şöyle dedi: Enki-Me benimle yolculuk ederken ve ben ona gökleri ve Dünya’yı öğretirken, bir zamanlar babamın demiş olduğu bir şeye kendi gözlerimle tanık oldum. Bu gezegende bir ilkel varlığı, bize benzeyecek bir varlığı oluşturduk adım adım. Suretimizde ve benzeyişimizdedir uygar Dünyalı, yalnızca uzun ömrü eksik!
Enkime’nin kızlarından birine kapıldım, onunla evlenmek isterim! Ninki oğlunun sözleri üstünde düşündü. Peki ya o genç kız, o senin bakışına karşılık verdi mi? Böyle sordu Marduk’a. Elbette verdi, dedi Marduk anasına. Tartışılması gereken mesele o değil, dedi Enki sesini yükselterek. Oğlumuz bunu yapacak olursa, eşiyle asla Nibiru’ya gidemeyecek; Nibiru’daki prenslik haklarından sonsuza dek vazgeçecek!
MARDUK DÜNYA’DAKİ VE NİBİRU’DA Kİ HAKLARINDAN VAZGEÇİYOR AMA DÜNYA’DA KRAL OLMAK İSTİYOR
Marduk bu sözleri acı bir gülüşle yanıtladı: Nibiru’da haklarım yok ki, Dünya’da bile ilk oğulluk hakkım ayaklar altına alındı. Kararım aslında şudur: Dünya’da prensken bir kral olmak, bu gezegeni yönetmek! Öyle olsun! Dedi Ninki. Öyle olsun! Dedi Enki de. Gelinin erkek kardeşi Matuşal’ı çağırttılar; Marduk’un dileğinden söz ettiler ona. Mütevazi davrandı ama neşeye boğulmuştu Matuşal (Metuşaleh) ve dedi: Öyle olsun!
ENLİL VE NİNMAH EVLİLİĞE KARŞI ÇIKIYOR, ANU’YA DANIŞILIYOR
Karar Enlil’e açıklandığında, büyük bir öfkeye tutuldu. Babasının Dünyalılarla çiftleşmesi başka şey, oğlunun bir Dünyalıya eş olması, ona efendilik bahşetmesi başka bir şey! Mesele Ninmah’a anlatıldığında, büyük hayal kırıklığına uğradı o. Marduk bizim genç kızlarımızdan hangisini istese eş alabilirdi, hatta benim Enki’den doğan kızlarımdan birini bile seçebilirdi.
ANU MARDUK’A EVLENME İZNİ VERİYOR
Kraliyet töresine göre üvey kız kardeşini eş almalıydı! Böyle dedi Ninmah. Enlil büyük bir öfkeyle ışınladı meselenin sözlerini Nibiru’daki Anu’ya: Bu davranış artık çok ileri gitti, buna izin verilemez, dedi Enlil kral Anu’ya. Nibiru’da Anu danışmanlarını çağırttı, bu meseleyi derhal tartışmaya açtı. Kural kitaplarında böyle bir meseleye ilişkin kural bulamadılar. Anu alimleri de çağırttı; meselenin sonuçlarını tartışmaya açtı.
Bu genç kızın atası Adapa Nibiru’da kalamadı, diyorlardı Anu’ya. Dolayısıyla sonsuza dek yasaklanmalı Marduk’un onunla birlikte dönüşü Nibiru’ya! İşin aslı şu ki Dünya devrelerine alışmış olduğundan, Marduk’un dönüşü o olmasa bile imkansız olabilir! Böyle diyordu alimler Anu’ya; danışmanlar da buna katıldılar. Şu karar ışınlana Dünya’ya dedi Anu: Marduk evlenebilir.Ama Nibiru üstünde bir prens olmayacaktır bundan böyle! Bu karar Enki ve Marduk tarafından kabul edildi; Enlil de boyun eğdi Nibiru’dan gelen sözlere.
ENLİL MARDUK’U EDİN’DE İSTEMİYOR
Düğün kutlaması yapılsın, izin verin de Eridu’da olsun, dedi Ninki onlara. Marduk ve gelini Edin’de kalamazlar, diye ilan etti komutan Enlil. Gel de Marduk’a ve gelinine bir düğün armağanı yapalım..
ENKİ MARDUK’A MISIR’I VERMEYİ TEKLİF EDİYOR
Edin’den uzakta, başka bir diyarda kendilerine has bir bölgeleri olsun! Böyle diyordu Enki, Enlil’e. Marduk’un uzaklara yollanmasına Enlil de içinden rıza göstermekteydi: Hangi topraktan, hangi diyardan söz edersin, dedi Enlil kardeşi Enki’ye. Abzu’nun üstündeki bölge, yukarı denizin eriştiği diyar. (Mısır) Sularla Edin’den ayrılmış, gemilerle erişilebilir olan yer! Böyle dedi Enki, Enlil’e. Öyle olsun! dedi Enlil.
DÜĞÜN HAZIRLIKLARI BAŞLIYOR
Ninki Eridu’da düğün şöleni hazırladı Marduk ve Sarpanit için. Bakır bir davula vurup töreni duyurdu onun halkı, kız kardeşleri gelini, eşini yedi tefle sundular. Eridu’da toplandı büyük bir uygar Dünyalılar kalabalığı; tören onlar için bir taç giyme töreni gibiydi. Önderimizin düğününü kutlamak için, Nibiru’nun ve Dünya’nın birliğine tanık olmak için geldik! Çok büyük gruplar halinde gelişlerini böyle açıkladı İgigiler.
İGİGİLER KIZ KAÇIRMAK İÇİN DÜNYA’YA GELİYOR
Şimdi bu, İgigilerin Dünyalıların kızlarını nasıl kaçırdıklarının ve bunu izleyen dertlerin ve Ziusudra‘nın nasıl tuhaf doğduğunun hikayesidir. Lahmu’dan büyük gruplar halinde geldi İgigiler Dünya’ya. Yalnızca üçte biri kaldı Lahmu’da; Dünya’ya indi iki yüzü. Önderleri Marduk’la beraber olmak, onun düğün kutlamasına katılmak için geldik, diye açıkladılar. Ne Enlil ne Enki bilmiyordu ki bir sırları var: Kaçırmak ve çiftleşmekti planları.
Dünya’daki önderlerden habersiz, Lahmu’da büyük bir grup İgigi bir araya gelip Marduk’a verilen izinden biz de mahrum edilmemeliyiz, demişlerdi birbirlerine. Istırap ve yalnızlık çektiğimiz yeter, hiç çocuğumuzun olmayışı son bulsun! Buydu nidaları. Lahmu ile Dünya arasında gidip gelmeleri sırasında Dünyalıların kızlarını, kendi aralarında Adapit dişileri dedikleri kızları görmüş ve arzulamışlardı.
Her biri diğerine şöyle dedi: Gelin Adapit dişileri arasından kendimize eşler seçelim ve çocuklarımız olsun!
Aralarından Şamgaz adlı biri önderleri oldu. Hiç biriniz kabul etmeseniz de bu işi tek başıma yapacağım, dedi diğerlerine. Bu günah için bir ceza biçilecekse, bunu hepiniz için tek başıma üstleneceğim. Birer birer katıldılar bu plana; bir yemin ettiler bu işi birlikte yapacaklarına.
Marduk’un düğün günü iki yüzü birden iniş yerine indiler. Sedir dağlarındaki büyük platform üstüne kondular. Oradan Eridu’ya yolculuk ettiler, çalışan Dünyalıların arasından geçtiler. Dünyalılar kalabalığı ile vardılar Eridu’ya. Marduk ve Sarpanit’in düğün töreni bittiği anda Şamgaz önceden kararlaştırılan bir işaret verdi diğerlerine. Her bir İgigi bir Dünyalı genç kızı kaptı, zorla kaçırdılar onları.
[box type=”info” align=”alignleft” class=”” width=”100%”]Şimdi bu hikayeyi Şamgaz’ın isminin Semyaza olarak değiştirildiği şekliyle Hanok’un kitabından dinleyelim.
7. bölüm;
- İnsanoğulları çoğalınca, güzel ve alımlı kızları oldu.
- Melekler, göklerin çocukları onları görüp onlara karşı şehvet hissettiler. Birbirlerine dediler ki: ”Gelin insanların arasından kendimize eşler seçelim ve onlardan çocuklarımız olsun. ”
- Sonra liderleri Semyaza onlara dedi ki: ”Bunu gerçekten yapmayı kabul etmeyeceğinizden, Ve büyük bir günahın cezasını tek başıma çekmek zorunda kalacağımdan korkuyorum.“
- Onlar da ona dedi ki: ”Yemin edelim"
- Ne olursa olsun bu plandan vazgeçmeyeceğimize dair karşılıklı yemin edelim.
- Sonra hep birlikte yemin ettiler ve planı uygulayacaklarına söz verdiler. Toplam iki yüz kişi, Yeret’in zamanında Hermon dağının zirvesine indiler.
- O dağa Hermon dağı demişlerdi, çünkü bu iş için birbirlerine yemin etmiş, vazgeçmemek üzere lanet okumuşlardı.
- Onlarla birlikte olan diğer meleklerle birlikte kendilerine eşler aldılar. Her biri kendine bir eş seçti ve onlarla birleşmeye, kendilerini onlarla kirletmeye başladılar. Onlara büyüler öğrettiler. Onları bitkiler konusunda ustalaştırmak için kök kesmeyi de öğrettiler.
- Sonra kadınlar hamile kaldı ve boyları 135 metre olan devler doğurdu.
Bakara suresi 102. ayette alışıldığı gibi açıkça anlatılmayan Harut ve Marut hikayesinde de, Babil’ de öğretisi başlayan büyüye vurgu yapılır. Kutsal kitaplar da sık geçen büyü kavramının kökünün insanlığa teknoloji öğretme olduğunu düşünüyorum. Gerçekte Anunnakilerin öğretilmesini istemediği bilgileri şartlar gereği bazen kendi ihtiyaçları için, bazen de rekabetlerinde insanları kullanmak adına öğrettiklerini görüyoruz.
Bu öğreti herkesin onayı ile olmadığında kötülük öğretme, Tanrıları kızdırma şeklinde insanlara yansımaktadır. Zamanla tek Tanrılı din oluşurken teknoloji öğretisi doğaüstü güçlerle, şeytanın yardımıyla kötü insanların yaptığı bir eyleme dönüştü. Büyü soytarılığı öyle bir çılgınlığa dönüştü ki milyonlarca masum insan büyücü damgası vurularak katledildi.[/box]
KIZLARI KAÇIRAN İGİGİLER EVLİLİKLERİNE İZİN VERİLMESİNİ İSTİYOR
İgigiler dişilerle birlikte Sedir dağlarındaki iniş yerine gittiler. Orada kendilerine korunaklı bir yer yapıp önderlere meydan okudular: Yoksunluk yeter, çocuksuzluk yeter artık! Adapit kızlarıyla evlenmektir dileğimiz. Buna ya razı olursunuz ya da tüm Dünya’yı ateşle yakar kül ederiz! Telaşa kapılan önderler, İgigilerin komutanı olan Marduk’tan duruma el koymasını istediler.
Meseleye ben çözüm arayacaksam eğer, yüreğim İgigilerden yanadır! Böyle dedi Marduk diğerlerine. Benim yaptığım şeyden mahrum edilemezler! Enki ve Ninmah başlarını sallayıp, gönülsüzce razı olduklarını bildirdiler. Ancak öfkesi yatıştırılamayan Enlil’di. Bir kötü işin peşinden bir diğeri geliyor; İgigiler görüp Enki’den ve Marduk’tan zinayı benimsediler. Gururumuzu ve kutsal görevimizi rüzgara teslim ettiler. Kendi ellerimizle doldurduk bu gezegeni Dünyalılar kalabalığıyla! Enlil büyük bir tiksintiyle konuştu. İgigiler ve dişileri çekip gitsinler Dünya’dan! Lahmu’da koşullar çok kötüleşti, hayatta kalmak imkansız! Böyle diyordu Marduk, Enlil ve Enki’ye. Edin’de kalamazlar, diye öfkeyle bağırdı Enlil. Büyük bir iğrenme ifadesiyle ayrıldı toplantıdan.
MARDUK İGİGİLERİ MISIR’A ÇAĞIRIYOR
Enlil yüreğinden Marduk’a ve onun Dünyalılarına karşı planlar geçiriyordu. Sedir dağlarındaki iniş platformunun üstünde İgigiler ve dişileri korunaklı bir yerdeydiler. Çocukları oldu, roket gemilerin (Yani Mu’nun yada Ma’nın) çocukları denildi onlara. (Masonluktaki Ma’nın oğlu teriminin yani Ma-son kelimesinin kökeni budur diye düşünüyorum) Marduk ve eşi Sarpanit’in de çocukları oldu. İlk oğlana Asar ve Satu adı verildi. Abzu’nun yukarısında kalan, kendisine ve Sarpanit’e bahşedilen bölgeye davet etti Marduk İgigileri.
Oğulları için inşa ettiği iki şehirde yaşasınlar, diye Marduk çağırttı İgigileri. İgigilerden bazısı çocuklarıyla birlikte koyu renkli diyardaki bu bölgeye geldiler. Sedir dağındaki iniş platformunda kaldı Şamgaz ve diğerleri. Çocuklarından bazıları doğuya, uzaktaki yüksek dağlar diyarına gittiler. Marduk’un gücünü Dünyalılarla nasıl artırdığını dikkatle gözlemliyordu Ninurta.
MARDUK’UN GÜCÜNÜ ARTIRMASINDAN KORKAN ENLİL KA-İN’İN SOYUNU GÜÇ OLARAK KULLANIYOR
Enki ve Marduk neler tasarlıyorlar, diye sordu Ninurta babası Enlil’e. Dünya Dünyalılara miras bırakılacak, dedi Enlil, Ninurta’ya. Git Ka-in’in çocuklarını bul ve onlarla kendi bölgeni hazırlamaya başla! Dünya’nın diğer yanına gitti Ninurta; Ka-in’in çocuklarını buldu. Onlara nasıl araç gereç yapacaklarını, nasıl müzik çalacaklarını öğretti. Madenciliğe nasıl girişeceklerini, nasıl eritip arıtacaklarını gösterdi onlara.
Büyük denizi aşmak için balsa ağaçlarından nasıl sal yapacaklarını anlattı onlara. Yeni bir diyarda bir hakimiyet alanı kurdular; ikiz kuleli bir şehir inşa ettiler orada!!! (Bu şehrin bu günkü Peru yada Meksika’da olduğunu düşünüyorum) Denizlerin ötesinde bir hakimiyet alanıydı bu; yeni gök-yer bağının kurulduğu dağlık diyar değildi. Edin’de Lu-Mah (Lemek) ustabaşıydı; görevi kotaları dayatmaktı. Dünyalıların tayınlarını azaltmaktı işi.
ENKİ LU-MAH’IN (LEMEK) EŞİNİ BATANAŞ’I DA DÖLLÜYOR
Eşi Batanaş‘tı; Lu-Mah’ın amcasının kızıydı. Olağanüstü güzellikteydi kız, güzelliği Enki’yi büyüledi. Oğlu Marduk’a haber yolladı Enki: Lu-Mah’ı kendi bölgene çağırt. Dünyalılara göre nasıl şehir kurulacağını öğret ona! Ve Lu-Mah Marduk’un hakimiyet alanına çağırıldığında, Eşi Batanaş’ı sığınak şehir Şurubak’taki Ninmah’ın evine getirdi ki kızgın Dünyalı kalabalıklarından uzakta güvende olup korunsun.
Enki derhal Şurubak’taki kız kardeşi Ninmah’a bir ziyarette bulundu. Batanaş bir meskenin damında yıkanırken Enki ona sarılıp öptü, tohumunu onun rahmine döktü. Batanaş gebe kaldı. Karnı gerçekten büyüdü.
[box type=”info” align=”alignleft” class=”” width=”100%”]Davut’un Hatti’li Uriya’nın karısını damda yıkanırken görüp, Uriya’yı cepheye sürüp uzaklaştırdıktan sonra ilişkiye girmesini hatırlayın. Burada Batanaş ile Bat-Şeva’nın isim benzerliğine dikkat edelim. Bu ilişkiden Süleyman doğar
2. Samuel; 11;
2- Bir akşamüstü Davut yatağından kalktı, sarayın damına çıkıp gezinmeye başladı. Damda yıkanan bir kadın gördü. Kadın çok güzeldi.
3-Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi. Adam, ”Kadın Eliam’ın kızı Hititli Uriya’nın karısı Bat-Şeva’dır", a-t-il déclaré.
- Davut kadını getirmeleri için ulaklar gönderdi. Kadın Davut’un yanına geldi. Davut aybaşı kirliliğinden yeni arınmış olan kadınla yattı. Sonra kadın evine döndü.
- Gebe kalan kadın Davut’a, ”Gebe kaldım” diye haber gönderdi.
- Bunun üzerine Davut Hititli Uriya’yı kendisine göndermesi için Yoav’a haber yolladı. Yoav’da Uriya’yı Davut’a gönderdi.
- Uriya yanına varınca, Davut Yoav’ın, ordunun ve savaşın durumunu sordu.
- Sonra Uriya’ya, ”Evine git, rahatına bak” dedi. Uriya saraydan çıkınca, kral ardından bir armağan gönderdi.
- Ne var ki, Uriya evine gitmedi, efendisinin bütün adamlarıyla birlikte sarayın kapısında uyudu.
- Davut Uriya’nın evine gitmediğini öğrenince, ona, ”Yolculuktan geldin. Neden evine gitmedin?” diye sordu.
- Uriya, ”Sandık da, İsrailliler’le Yahudalılar da çardaklarda kalıyor” diye karşılık verdi. ”Komutanım Yoav’la efendimin adamları kırlarda konaklıyor. Bu durumda nasıl olur da ben yiyip içmek, karımla yatmak için evime giderim? Yaşamın hakkı için, böyle bir şeyi kesinlikle yapmayacağım."
12-Bunun üzerine Davut, ”Bugün de burada kal, yarın seni göndereceğim” dedi. Uriya o gün de, ertesi günde Yeruşalim’de kaldı.
- Davut Uriya’yı çağırdı. Onu sarhoş edene dek yedirip içirdi. Akşam olunca Uriya efendisinin adamlarıyla birlikte uyumak üzere yattığı yere gitti. Yine evine gitmedi.
- Sabahleyin Davut Yoav’a bir mektup yazıp Uriya aracılığıyla gönderdi.
- Mektupta şöyle yazdı: ”Uriya’yı savaşın en şiddetli olduğu cepheye yerleştir ve yanından çekil ki vurulup ölsün." 16- Böylece Yoav kenti kuşatırken Uriya’yı yiğit adamların bulunduğunu bildiği yere yerleştirdi.
17- Kent halkı çıkıp Yoav’ın askerleriyle savaştı. Davut’un askerlerinden ölenler oldu. Hititli Uriya da ölenler arasındaydı.
Olayın hikayeye çeşni katılmış haliyle bile olsa Enki’nin olayına benzerliği ilginçtir. Bu arada İsa’nın onun soyundan gelmesi ile övünülen, ünlü, şanlı Yahudi kralı budur. Tanrının isteği ve desteği ile kral olup, zavallı, cahil bir savaşçının eşine tecavüz eden, savaşçıyı öldürtüp onun karısına sahip olmayı isteyecek kadar şerefsizleşen bir kral. Yorumu size bırakıyorum.
Kur’an’da da; Ahzap suresinde bu olay örnek gösterilerek Muhammed’in evlatlığı Zeyd’in eşini almasına Tanrı’dan onay çıkar.
Zeyd; Hatice ile evliyken alınmış evlatlıktır. Muhammed onu kendi eliyle halasının kızı Zeynep ile evlendirir. Ancak Hatice öldükten sonra bir çok kadınla evlenen Muhammed’in gönlü halasının kızı Zeynep’e de düşer. Onu evde çamaşır yıkarken görür ve onu arzular. Ancak bunu dillendiremez. Zeynep durumu Zeyd’e iletir. Zeyd Muhammed’e eşini vermeyi teklif eder. Muhammed kabul etmez.
Tam o sırada Tanrı imdada yetişir ve ard arda inen ayetlerle Zeynep’i Muhammed’e helal kılar. Bu da yetmez; çok acımasız bir karar verir ve evlatlıkların öz evlat olmayacağını, evlatlıkların babalıklarına baba dememesi gerektiğini söyler. Ayrıca evlatlığının eşini alıyor diye ayıplanmaktan da kurtarır. Bunu yaparken de Davut’u örnek gösterir. Zeyd’de Suriye ‘de zor bir savaşta şehit düşer.
Ahzap Suresi;
- Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, ”zıhar” yaptığınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.
- Onları (Evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız , bu taktirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
- Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.Her kim Allah ve Resul’üne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.
- (Resulüme!) Hani Allah’ın nimet verdiği, senin de kendisine iyilik ettiğin kimseye: Eşini yanında tut, Allah’tan kork! diyordun. Allah’ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah’tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikahladık ki evlatlıkları, karılarıyla ilişiklerini kestiklerinde (o kadınlarla evlenmek isterlerse) müminlere bir güçlük olmasın. Allah’ın emri yerine getirilmiştir.
- Allah’ın, kendisine helal kıldığı şeyde peygambere herhangi bir vebal yoktur. Önce gelip geçenler arasında da Allah’ın adeti böyle idi. (Kastedilenin Davut olduğu konusunda tam bir fikir birliği vardır) Allah’ın emri mutlaka yerine gelecek, yazılmış bir kaderdir.
- O peygamberler ki Allah’ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah’tan korkarlar ve O’ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah herkese yeter.
- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
- Ey peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah’ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere helal kıldık. Kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. Ki, sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
- Onlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın. Boşadığın hanımlardan arzu ettiğini tekrar yanına almanda, senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir.
- Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında bulunan cariyeler hariç güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka hanımlar alman sana helal değildir. Allah her şeyi gözetler.
İnsanın ister istemez aklına bir çok soru geliyor.
Örneğin çocuğu olmadığı için birini evlat edinmiş aile, onu evladı olarak görmeyecek mi? O çocuk onlara anne, baba diyemeyecek mi? Baba isterse evladı gibi görüp büyüttüğü, onca çilesini çektiği, evlat hasretini giderdiği yavrusunun eşini almayı kendine hak mı görecek? Bu nasıl bir zalimliktir? Nasıl olur da Tanrı sadece peygamberi bir kadına gönlü düştü diye tüm insanlığa böyle bir zulmü layık görür? Nasıl olur da Tanrı neredeyse tüm kadınları peygambere helal görüp, sonrada bizlerle alay eder gibi bundan sonra başka hanımlar alman sana helal değildir der? Gerçekten Tanrı böyle bir şey midir? Gerçekten peygamberler bir sürü kadına gönül düşürecek kadar cinselliği ön plana alan kişiler midir? Bunca akıl tutulması içinde biz Tanrı’yı nasıl bir şey olarak algılayacağız? [/box]
LU-MAH YENİDOĞANIN DÜNYALILARA BENZEMEDİĞİNİ GÖRÜR
Şurubak’tan haber yolladı Lu-Mah’a; Edin’e dön, bir oğlun oldu. Edin’e, Şurubak’a döndü Lu-Mah; Batanaş oğlunu gösterdi ona. Teni kar gibi beyazdı, saçı yün renginde. (Hanok’un kitabında tarif edilen Tanrı tasvirinin aynısı. 46. bölüm; 1- Ve orada kadim olanı gördüm. Başı yün gibi beyazdı. 70. bölüm; 12- Kadim olan onlarla birlikteydi. Başı yün gibi beyaz ve temizdi. ) Gökler gibiydi gözleri; gözleri ışıldıyordu büyük bir parlaklıkla. Şaşıran ve korkan Lu-Mah koşturdu babası Matuşal’ın (Metuşelah) huzuruna. Batanaş’tan Dünyalıya hiç benzemez bir oğlan doğdu; pek şaşırttı beni onun doğumu.
Ben Dünya’da yaşadıkça ve Dünyalıların çocuklarında da olduğu gibi büyüdükçe Annunaki çocuklarının saç renginin koyulaştığını ve erişkin Anunnakilerin beyaz tenli renkli gözlü ve sarışın olduklarını düşünüyorum. Nitekim Dünya’nın bir çok yerindeki Tanrı tasvirlerinde tip tarifleri böyledir.
BATANAŞ OĞLANIN LU-MAH’TAN OLDUĞUNU SÖYLÜYOR
Matuşal gelip Batanaş’a, yeni doğan oğlanı gördü, benzeyişine pek şaşırdı. Oğlanın babası İgigilerden biri mi?(Buradan kabaca ilk nesil Anunnakilerin beyaz saçlı, beyaz tenli ve mavi gözlü oldukları sonucuna varabiliri) diyerek gerçeği istedi Batanaş’tan Matuşal. Eşin Lu-Mah’a derhal açıkla gerçeği, bu onun oğlu mu değil mi? İgigilerden hiçbiri oğlanın babası değil; hayatım üstüne yemin ederim! Böyle yanıtladı Batanaş. Matuşal dönüp oğlu Lu-Mah’a gitti, sakinleştirmek için omzuna attı kolunu.
Bu oğlan bir muamma ama bu tuhaflığıyla sana bir işareti gösteriyor. Eşsiz bir çocuk, kader tarafından eşsiz bir görev için seçilmiş. Hangi görev, dersen bilmem; zamanı geldiğinde bilinecektir. Böyle diyordu Matuşal, Lu-Mah’a; Dünya’da olanları ima ediyordu. O günlerde Dünya’da çekilen ıstırap giderek artmaktaydı. Günler serinleyip soğudu; gökler yağmuru tutup salmadılar.
[box type=”info” align=”alignleft” class=”” width=”100%”]
Yaratılış 5;
- Lemek 182 yaşındayken bir oğlu oldu.
- “Rab’bin lanetlediği bu toprak yüzünden çektiğimiz eziyeti, harcadığımız emeği bu çocuk hafifletip bizi rahatlatacak” diyerek çocuğa Nuh adını verdi.[/box]
YENİ DOĞANIN ADI ZİUSUDRA (NUH) KONULUYOR
Tarlaların ürünleri zayıfladı, ağıllarda dişi kuzular azaldı. Sana doğan oğul, izin ver de yaklaşanın erteleneceğine dair bir işaret olsun. Matuşal böyle dedi oğlu Lu-Mah’a. Adın Tehir koyasın. Matuşal’a ve Lu Mah’a hiç açmadı Batanaş oğlunun sırrını. Ziusudra adını verdi ona. (Ünlü Nuh peygamber) Uzun parlak yaşam günlerinden olan anlamına; Şurubak‘ta yetişti.
TUFANA DOĞRU GİDERKEN ZİUSUDRA (NUH) EVLENİR VE ÜÇ OĞLU OLUR
Ninmah çocuğa korumasını ve sevgisini bahşetti. Ona çokça anlayış verdi, bilgiyle donattı onu. Enki de çocuğu çok sevdi, Adapa’nın yazılarını okumayı öğretti ona. Genç bir adam olana dek oğlan rahiplik törenlerini nasıl takip edip uygulayacağını öğrendi. Yüz onuncu şarda doğdu Ziusudra (396.000. yıl).
Şurubak’ta yetişip büyüdü ve Emzara ile evlendi; kadın ona üç oğlan doğurdu. (Sam, Ham, Yafes. Tevratta geçen Nuh yani Ziusudra’nın baba ve dede adları yani Matuşal ve Lu-mah (Lemek) birebir aynıdır) Onun günlerinde Dünya’daki ıstıraplar iyice arttı; kuraklıklar ve salgın hastalıklar Dünya’yı kötü etkiledi.
[box type=”info” align=”alignleft” class=”” width=”100%”]Yaratılış 5; 32- Nuh 500 yıl yaşadıktan sonra Sam, Ham, Yafet adlı oğulları doğdu.[/box]
DÜNYALILARIN HER YERDE SEKS YAPMASI VE BAĞRIŞMALARI ENLİL’İ RAHATSIZ EDİYOR
Şimdi bu, Tufandan önce ve Dünya’nın başına gelen musibetlerin ve gizemli Galzu‘nun yaşam ve ölüm kararlarına nasıl gizlice yol gösterdiğinin hikayesidir. İgigilerin ve Dünyalı kızların birleşmeleri Enlil’i çok ama çok rahatsız etmekteydi. Marduk’un bir Dünyalı kızla evlenmesine çok üzülmüştü Enlil. Onun gözünde artık Anunnakilerin Dünya görevi sapkınlaşmıştı. Uluyan, bağıran Dünyalı kalabalıklar onun için bir lanetlenme haline geldi.
ENLİL DÜNYALILARA YARDIMA İZİN VERMİYOR
Dünyalıların bildirdikleri şeyler üstüne üstüne gelip yüreğini sıkıyordu. Çiftleşmeleri uykumdan ediyor beni! Böyle diyordu Enlil diğer önderlere. Ziusudra’nın günlerinde kuraklıklar ve salgın hastalıklar Dünya’yı kötü etkiler oldu. Ağrılar, baş dönmesi, titremeler, ateşlenmeler Dünyalıları etkisi altına aldı. İzin ver de Dünyalılara şifayı öğretelim, kendilerini nasıl sağaltacaklarını öğrensinler! Böyle diyordu Ninmah.
Topraklarda, pınarlarından sular yükselmedi, toprak rahmini kapattı, yeşillikler fışkırmadı. İzin ver de Dünyalılara gölet ve kanal inşa etmeyi öğretelim, denizlerinden balık ve besin sağlamayı öğretelim. Böyle diyordu Enki diğer önderlere. Men ederim böyle bir işi, dedi Enlil, Enki’ye.
[box type=”info” align=”alignleft” class=”” width=”100%”]
Yaratılış 6;
- Rab baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte.
- İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı.
- “Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, ”Çünkü onları yarattığıma pişman oldum."
- Ama Nuh Rab’bin gözünde lütuf buldu.
- Nuh’un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü.
- Üç oğlu vardı. Sam, Ham, Yafet.
- Tanrı’nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu.
- Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı.
- Tanrı Nuh’a, ”İnsanlığa son vereceğim” dedi, ” Çünkü onlar yüzünden yeryüzü zorbalıkla doldu. Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim.
Elbette Tanrı’nın yeryüzündeki tüm canlıları yok ederken balıklara torpil geçmesi ilginç! Ayrıca hayvanların günahı neydi diye sorası geliyor insanın. Yine Tanrı’nın yanıldığını kabul etmesi, yaptığından pişman olması da Tanrı nasıl olur da hata yapar? O her şeyi bilen ve kusursuz olan değil midir? sorularını akla getiriyor. Kendi suretinde yarattığı insan sürekli kötülük yapıyor, yaratıcısını dinlemiyor, yaratıcısı da sürekli pişmanlık duyup habire onu sürüyor ya da yok etmek istiyor.
Kur’an’da ise; geçen zamanın getirdiği değişim gereği olay Allah’a iman etmeyen kavmini Nuh’un uyarması, onlara peygamberlik etmesi, iman etmeyenlerin cezalandırılması boyutuna indirgenir. Nuh kavmine yalvarır ancak onların pek azı iman eder. Tanrı da yok etme kararı verir. Yani, yine bire bir Sümer tabletlerinde ki hikaye şartlara uygun olarak kopyalanır. Hud Suresi:
- Bir de Nuh’a vahyolunmuştu ki: “Haberin olsun, kavminden iman etmiş olanların dışında hiç biri iman etmeyecektir; onun için her ne yaparlarsa gam yeme!
- Bizim gözetimimizde ve vahyimiz dairesinde gemi yap ve Bana o zulmedenler hakkında bir şey söyleme; çünkü onlar, boğulacaklardır!”[/box]
ZİUSUDRA ENKİ’DEN YARDIM İSTİYOR
Bırak Dünyalılar açlıktan, salgın hastalıklardan kırılıp yok olsunlar. Men ederim böyle bir işi, diyerek tersledi onun yalvarışlarını. Bir şar boyunca tarlalardaki otları yedi Dünyalılar. İki şar, üç şar boyunca Enlil’in öcünden çektiler. Dünyalıların yayılıp yaşadıkları Şurubak’ta, Ziusudra’nın kentinde ıstırap dayanılmaz hale geldi. Dünyalıların sözcüsü olup Eridu’ya doğru yola çıktı Ziusudra. Efendi Enki‘nin evine çevirdi yolunu, efendisini adıyla çağırdı.
Yardım edip kurtarması için yalvardı ona; Enlil’in emirleriyle bağlanmıştı Enki’nin eli kolu. O günlerde Anunnakiler de kendi hayatlarından endişelenmekteydiler. Kendi tayınları da azalmıştı; Dünya’nın değişimleri sebebiyle onlarda kötü etkileniyorlardı.
Dünya’da da tıpkı Lahmu’daki gibi mevsimler düzensizleşmişti. Bir şar boyunca, iki şar boyunca incelendi göksel turlar Nibiru’dan.
NİBİRU GÜNEŞ SİSTEMİNİN DENGESİNİ ALT ÜST EDİYOR, TUFAN YAKLAŞIYOR
Gezegenlerin kaderlerindeki tuhaflıklar izlendi Nibiru’dan. Güneş’in yüzünde kara lekeler beliriyordu, yüzünden alevler fışkırıyordu. Kişar (Jüpiter) da yaramazlıklar yapmaktaydı, ordusu mevkisini yitirdi, turları baş döndürür oldu. Dövülmüş bilezik (Asteroid kuşağı) görülmeyen ağ güçlerince bir çekilip bir itilmekteydi. Bilinmez, anlaşılmaz nedenlerden dolayı huzursuzdu Güneş’in ailesi. Göksel varlıkların kaderlerine baskın çıkmıştı nahoş kısmetler!
Nibiru’da alimler uyarıda bulundular, insanları meydanlarda topladılar. Her şeyin yaratıcısı, ilksel günlere dönmekteydi gökler. Her şeyin yaratıcısı öfkeli! sesleri yükseliyordu bağıran insanlar arasından. Musibetler giderek artmaktaydı Dünya’da. Korku ve kıtlık kaldırmıştı başlarını. Üç şar boyunca, dört şar boyunca gözlemlendi Ak diyara (Antarktika) bakan aygıtlar.
ANTARKTİKA ERİMEYE BAŞLIYOR
Nergal ve Ereşkigal Ak diyarın karlarında garip gürlemeleri kaydettiler. Ak diyarı örten kar, buz kaymaya başladı! Böyleydi Abzu’nun ucundan gelen rapor. Denizleri ötesindeki diyarda sığınağında Ninurta’nın önceden haber veren aygıtları kuruluydu. Dünyanın dibindeki sarsıntılar ve asabiyeti aygıtlarıyla belirledi. Garip bir durum yaklaşmakta! Böyle dedi Enlil, Nibiru’daki Anu’ya uyarı sözleri yolladı.
NİBİRU’DAKİ BİLİM ADAMLARI TUFANI HABER VERİYOR
Beşinci şar boyunca, altıncı şar boyunca bu olay giderek güçlendi. Nibiru’da alimler uyarıda bulundular, yaklaşan afete dair krala önceden uyarıda bulundular. Nibiru bir sonraki geçişinde Güneş’in yakınlarından, Dünya Nibiru’nun ağ gücüne maruz kalacak. Lahmu kendi turları üstündeyken Güneş’in diğer tarafında bir durak alacak. Nibiru’nun ağ gücüne karşı hiç bir koruma olmayacak göklerde.
Kişar ve ordusu huzursuzlanacak, Lahamu (Venüs) da sarsılıp yalpalayacak. Dünya’nın büyük aşağısında, Ak diyarın kar buzunun sabitliği gevşiyor. Nibiru bir sonraki geçişinde Dünya’nın en yakınından , Ak diyarın kar buzu üstünden kayıp kopacak. Bir su afetine yol açacak: Kocaman bir dalga, bir Tufan ile kaplanacak Dünya! Nibiru’da büyük bir dehşet yaşanmaktaydı; Nibiru’nun kendi kısmeti de belirsizdi.
DÜNYA’DA VE LAHMU’DA BOŞALTMA İŞLEMİNE BAŞLANIYOR
Kral, alimler ve danışmanlar Dünya ve Lahmu hakkında çok endişelendiler. Kral ve danışmanları bir karara vardılar: Dünya’nın ve Lahmu’nun boşaltılması hazırlıklarına başlana! Abzu’da altın madenleri kapatıldı, oradaki Anunnakiler Edin’e geldiler. Bad-Tibira’da eritip arıtma işleri durdu; tüm altın Nibiru’ya yollandı. Boşaltmaya hazırlık olsun, diye boş ve hızlı bir göksel araba
SAHNEYE GALZU (HIZIR?) ÇIKIYOR
Nibiru’da izlenmekteydi göksel işaretler; kaydedilmekteydi Dünya’daki titremeler. Tam o sıralarda göksel arabalardan birinden indi ak sakallı bir Anunnaki, GALZU idi adı; Büyük bilici. (Bana göre Hızır) Görkemli adımlarla Enlil’e doğru ilerleyip ona, Anu’dan gelen mühürlü bir mesaj verdi. Kralın ve meclisin tam yetkili elçisi Galzu’yum ben, dedi Enlil’e. Şaşırmıştı Enlil onun gelişine; öncesinde Anu’dan buna dair bir söz gelmemişti.
Enlil mührünü inceledi Anu’nun; sağlam ve sahiciydi. Nibru-ki’de incelendi tabletteki mesaj; şifrelenişi güvenilirdi. Galzu kral ve meclis adına konuşmakta, onun sözleri benim buyruklarımdır! Böyle diyordu Anu’dan gelen mesaj. Enki’nin ve Ninmah’ın da çağırtılmasını talep etti Galzu. Onlar gelince Galzu, neşeyle gülümsedi Ninmah’a.
GALZU NİBİRU’YA DÖNENLERİN UYUM SAĞLAYAMAYIP ÖLECEĞİNİ SÖYLÜYOR
Aynı okuldanız, aynı yaştayız seninle, dedi ona. Ninmah bunu hatırlayamadı; gelen elçi sanki oğluymuş gibi gençti, kendisi ise kocamış anası gibi. Açıklaması çok basit, dedi Galzu ona: Bizim kışlarımızın uyuklamayla geçen yaşam devreleri sebep olmakta buna! Aslında görevimin bir kısmı bu meseleyle ilgili,; boşaltma hazırlığında ise var bir sır. Dumuzi’nin Nibiru’da kalışından başlayarak Nibiru’ya dönen Anunnakiler incelendiler.
Dünya’da en uzun süre kalanlar en kötü biçimde etkilenmiş olanlardı: Bedenleri artık Nibiru’nun devrelerine uyum göstermiyor. Uykuları huzursuz, gözlerinin feri sönüyor, Nibiru’nun ağ gücü yürüyüşlerini ağırlaştırıyor. Akılları da kötü etkilenmiş; gelen oğullar, arkalarında kalan ana babalarından da yaşlılar! Yoldaşlarım, dönenleri çok çabuk yakalıyor ölüm; bu konuda sizi uyarmaya geldim!
Galzu merhametle dinledi onun bu patlayışını. Üstünde düşünülecek çok şey var gerçekten de, dedi. Nibiru’da çok derinden düşünüldü, içe dönülüp derin sorular ortaya atıldı: Nibiru’nun kısmeti her ne idiyse, her şeyin yaratıcısı her neyi istediyse bunun olmasına mı izin verilmeliydi? Yoksa Dünyaya geliş her şeyin yaratıcısının planıydı ve biz de farkında olmayan elçiler miydik?
Bu tartışma, yoldaşlarım, sürecek! Böyle diyordu Galzu onlara. Artık Nibiru’dan verilen gizli emri açıklayayım: Siz üçünüz Dünya’da kalacaksınız, Nibiru’ya dönerseniz ölürsünüz! Göksel arabalara binip Dünya çevresinde çember çizip felaketin yatışmasını bekleyeceksiniz. Diğer her bir Anunnaki’ye buradan ayrılmak veya felaketin yatışmasını beklemek seçeneği sunulacak.
ENLİL DURUMU TÜM ANUNNAKİLERE AÇIKLIYOR
Şimdi bu, Anunnakilerin Dünya’yı terk etmeye nasıl karar verdiklerinin ve insanlığın tufan sırasında ortadan kalkmasına izin vermeye nasıl yemin ettiklerinin hikayesidir. Anunnaki ve İgigi komutanlarını çağırtıp Enlil, Nibru-ki’de bir meclis topladı. Önderlerin oğulları ve onların çocukları da toplantıya katıldı. Enlil yaklaşan afetin sözlerini onlara bir sır olarak açıkladı.
Dünyalıları eş almış İgigiler ise ayrılmak ile eşleri arasında bir seçim yapmak zorundalar: Marduk’un eşi Sarpanit dahil hiç bir Dünyalının Nibiru’ya yolculuk etmesine izin verilmeyecek! Geride kalıp neler olacağını görmek isteyenlerin hepsi göksel arabalara sığınmalılar! Diğerlerine gelince, Nibiru’ya yola çıkmak için derhal buradan ayrılmalılar! Böyle açıkladı Gabzu, Nibiru’nun gizli buyruklarını önderlere.
Dünya görevinin sonu acı oldu, dedi onlara büyük bir üzüntüyle. Nibiru’ya gitmek için hazır bekleyen göksel arabalara binmek isteyenler tahliye edilecekler ama Dünyalı eş aldılarsa eğer, eşleri olmadan gitmeliler. Eşlerine ve çocuklarına bağlanmış olan İgigiler, onlar Dünya’nın en yüksek zirvelerine çıkıp kaçsınlar! Kalmayı seçen bir kaç Anunnaki olan bizler, gök gemilerinin içinde Dünya’nın göklerinde kalacağız.
HERKES SEÇİMİNİ YAPIYOR
Afetin geçmesini bekleyip Dünya’nın kısmetine tanık olacağız! Komutan olarak kalmayı ilk seçen ben oluyorum! Böyle diyordu Enlil. Diğerlerinin neyi seçeceği kendilerine kalmış! Babamla kalıp afetle yüzleşmeyi seçiyorum! Böyle ilan etti Ninurta. Tufandan sonra okyanusların ötesindeki diyara geri döneceğim! Enlil’in Dünya’da ilk doğan oğlu olan Nannar tuhaf bir dilekte bulundu.
Tufanın yatışmasını Dünya semalarında değil de Ay’da beklemek; buydu dileği. Enki meraklanıp şaşırdı, Enlil’in aklı karıştı ama bu dileği onayladı. Enlil’in en küçük oğlu İşkur’un kararı da babası ile birlikte Dünya’da kalmaktı. Nannar’ın Dünya’da doğan ikiz çocukları Utu ve İnanna da kalacaklarını ilan ettiler. Kalmayı ve Dünya’yı terk etmemeyi seçmiş olan Enki ve Ninki de gururla açıkladılar kararlarını.
İgigileri ve Sarpanit’i terk etmeyeceğim, dedi Marduk öfkeyle. Enki’nin diğer oğulları da kalmayı seçtiklerini açıkladılar birer birer: Nergal ve Gibil, Ninagal ve Ningişzidda ve Dumuzi de. Tüm gözler Ninmah’a döndü; o da gururla açıkladı kalmayı seçtiğini: Hayatımın eseri burada! Yarattıklarımı, Dünyalıları terk etmeyeceğim!Onun sözleri Anunnakiler ve İgigiler arasında bir feryada sebep oldu; Dünyalılara neler olacağını sordular.
DÜNYALILARIN KADERİ KONUSUNDA ENLİL VE ENKİ KAVGA EDİYORLAR
Bırakın da Dünyalılar iğrençlikleri yüzünden yok olup gitsinler, diye açıkladı Enlil. Ellerimizle yarattık harikulade bir varlık, yine tarafımızdan kurtarılmalı, diye bağırdı Enki, Enlil’e. Enlil bağırıp şu sözlerle tersledi onu: Daha en başından beri, alınan kararları her defasında değiştirdin! İlkel işçilere üreme yeteneği verdin, onlara bilmeyi bahşettin! Her şeyin yaratıcısının güçlerini kendi eline aldın.
Sonrasında bunu bile iğrençliklerinle kirletip karaladın. Zina yaptın ve Adapa doğdu; onun soyuna anlayışı bahşettin!
Onun çocuğunu alıp göklere çıkardın, onlarla bilgeliğimizi paylaştın! Her kuralı yıktın, kararları ve buyrukları çiğnedin. Senin yüzünden oluştu uygar Dünyalı ve kardeş kardeşi öldürdü. Oğlun Marduk yüzünden İgigiler de ona özenip Dünyalılarla evlendiler.
ENLİL DÜNYALILARI KURTARMAYACAKLARINA DAİR HERKESTEN YEMİN İSTİYOR
Kim Nibiru’dan gelen efendi, yalnızca kime ait Dünya artık hiç kimse bilmiyor bunu! Yeter! Yeter, diyorum tüm bunlara. İğrençlikler devam edemez artık! Bilinmeyen bir kader sayesinde bir afet mukadder kılınmışken, bırakın da olacak olan olsun! Böyle açıkladı Enlil kızgın ve bıkkın. Olayları engellemeden yaşanmasına izin vereceklerine dair tüm önderlerden yemin etmelerini istedi Enlil.
Sessizlik yeminini ilk eden Ninurta’ydı; Enlil’in yanında olan herkes de onu izledi. Enki’nin oğullarından ilk yemin eden Nergal‘di; Enki’nin diğer oğulları da onu izlediler. Buyruğuna boyun eğerim, dedi Marduk, Enlil’e. Ama yemininin değeri neydi? İgigiler eşlerini terk edeceklerse eğer, Dünyalılar arasında korku yayılmaz mı? Ninmah gözyaşları içinde fısıldadı yeminini.
Enlil, erkek kardeşi Enki’ye baktı. Kralın ve meclisin dileği bu, dedi ona. Beni niye bir yeminle bağlayacaksın ki diyerek sordu Enki, kardeşi Enlil’e. Kararını vermişsin, Dünya’da bu bir buyruk! Sel sularına set çekemem; Dünyalılar kalabalığını kurtaramam ki! Beni bir yeminle niye bağlamak istersin? Böyle sordu Enki, kardeşine. Sanki kısmetin emriymiş gibi her şeyin öylece yaşanmasına izin vereceksek, bunun Enlil’in kararı olduğu bilinsin.
TAHLİYE İŞLEMİNE BAŞLANIYOR
Bu sorumluluk sonsuza dek yalnızca Enlil’indir! Böyle açıkladı Enki herkese. Sonra ayrıldı Enki toplantıdan; Marduk da onunla birlikte çıktı. Enlil buyruklar yağdırıp toplananlar arasında düzen sağladı. Yapılması gerekenler için sağlam ve kesin kararlar belirledi. Ayrılıp gidecekler ile kalacakları gruplara ayırıp düzenledi. Gruplara yer tayin etti, toplanacak ekipmanı ve binilecek arabaları belirledi.
İlk yola çıkacaklar, Nibiru’ya dönecek olanlardı. Çokça kucaklaşma ve el sıkışmadan, neşeyle karışmış üzüntüden sonra göksel arabalara bindiler. Sippar’dan kükreyerek yükselip süzüldü araçlar birbiri ardından. Arkada kalanlar ilk başta güvenle yol alın, diye bağırdılar ama sonra kesildi haykırışlar. Nibiru’ya giden gemilerin fırlatmaları tamamlandıktan sonra, Marduk ve Dünyalı eşleri olan İgigilere geldi sıra.
MARDUK İGİGİLERLE KONUŞUYOR
Marduk onların hepsini iniş yerinde topladı ve bir seçim yapmalarını istedi: Kendisi ve Sarpanit’le, iki oğlu ve kızlarıyla birlikte Lahmu’ya gelip afetin yatışmasını orada bekleyebilirler veya Dünya’nın uzak dağlık diyarlarına dağılıp Tufandan kaçmak için güvenli bir sığınak bulabilirlerdi. Daha sonra Enlil geride kalanları hesapladı ve onları gruplar halinde arabalara tayin etti.
Ninurta’yı Dünya’nın gümbürtülerine dair bilgi vermesi için okyanusların ötesindeki dağlık diyarlara yolladı Enlil. Nergal’e ve Ereşkigal’e Ak diyarı gözlemleme işini verdi Enlil. Dünyalıların üşüşüp saldırmasına karşı muhafızlık etme, geçişleri kapama, engeller ve maniler dikip sağlamlama işini İşkur‘a verdi Enlil. Tüm hazırlıkların merkezi göksel arabalar yeri olan Sippar’dı.
KAYIT TABLETLERİ İLERDE BULUNSUN DİYE DÜNYA’NIN DERİNLİKLERİNE GÖMÜLÜYOR
Kaderler tabletlerini Nibru-ki’den Sippar’a taşıdı Enlil; orada geçici bir gök-yer bağı kurdu. Sonra erkek kardeşi Enki’ye seslendi Enlil; ona şöyle diyordu. Olur da afetten sağ salim kurtulunabilirse, olup biten her şeyin hatırlanması için kayıtlar tabletlerini Sippar’da, Dünya’nın derinliklerine güvenle gömelim ki bir gezegenden gelenlerin diğer gezegene neler yaptıkları gelecek günlerde açığa çıkartılabilsin!
Enki erkek kardeşinin sözlerini onaylayıp kabul etti. ME’leri ve diğer tabletleri altın sandıklara sakladılar. Sippar’da, Dünya’nın derinliklerine gömdüler gelecek nesiller için. Artık hazır olan önderler ayrılma işaretini bekliyorlardı. Büyük turu üstünde yol alan Nibiru’nun yaklaşmasını ürküntüyle izlediler. Tam o endişeli bekleyiş sırasında Enki, kız kardeşi Ninmah’a seslendi. Şöyle diyordu Enki ona:
ENKİ NİNMAH’A DÜNYA’DA YAŞAYAN CANLILARIN TOHUMLARINI TOPLAYIP KORUMAYA ALMAYI VE SONRA TEKRAR ÇOĞALTMAYI TEKLİF EDİYOR.
Pour atteindre plus de pages : Google
[…] Sümer Tabletleri 9 […]