Origins of Writing

Yazının Önemi: İnsanlık Tarihinin Dönüm Noktası

Yazının icadı, insanlık tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olarak kabul edilir. İnsanların düşüncelerini, deneyimlerini ve bilgilerini kaydetme ve gelecek nesillere aktarma yeteneği, toplumların gelişimi ve medeniyetlerin yükselişi için temel bir unsur olmuştur. 1 Yazı, sadece iletişimi kolaylaştırmakla kalmamış, aynı zamanda düşünce biçimlerini, sosyal yapıları ve kültürel değerleri de derinden etkilemiştir.

Yazının en önemli işlevlerinden biri, bilginin kalıcı hale getirilmesini ve nesilden nesile aktarılmasını sağlamaktır. Sözlü kültürlerde bilgi, hafızaya dayalı olarak aktarılır ve zamanla bozulma veya kaybolma riski taşır. Yazı ise bilginin somut bir şekilde kaydedilmesine olanak tanır, böylece geçmişteki deneyimlerden öğrenmek ve geleceği daha iyi planlamak mümkün hale gelir. 2

Yazının bir diğer önemli etkisi, karmaşık toplumsal yapıların ve medeniyetlerin ortaya çıkışını kolaylaştırmasıdır. Yazılı kayıtlar, hukuk, yönetim, ticaret ve bilim gibi alanlarda bilgi birikimini ve organizasyonu mümkün kılar. Bu sayede toplumlar daha büyük ve karmaşık hale gelebilir, daha gelişmiş teknolojiler üretebilir ve daha geniş coğrafyalarda etkileşim kurabilirler. 3

Çeşitli Yazı Sistemleri: Kültürlerin İzlerini Taşıyan Semboller

Yazının evrimi, insanlık tarihinin farklı dönemlerinde ve coğrafyalarında çeşitlilik göstermiştir. Her toplum, kendi dilinin yapısına, kültürel değerlerine ve teknolojik imkanlarına uygun yazı sistemleri geliştirmiştir. Bu çeşitlilik, yazının sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda kültürel bir miras olduğunu da gösterir. 4

Sümer Çivi Yazısı
Yazının Kökenleri: Sümer Çivi Yazısı

Dünyadaki en eski yazı sistemlerinden biri olan Sümer çivi yazısı, MÖ 3500’lü yıllarda Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır. Kil tabletler üzerine kamış kalemlerle yazılan bu sistem, piktogramlardan (resim yazısı) oluşan ilk örneklerden zamanla daha soyut sembollere dönüşmüştür. Sümer çivi yazısı, sadece Mezopotamya’da değil, aynı zamanda komşu bölgelerdeki diğer uygarlıklar tarafından da benimsenmiş ve uyarlanmıştır.

Mısır hiyeroglifleri ise MÖ 3000’li yıllarda Nil Vadisi’nde gelişmiştir. Resimlere dayalı bu sistemde, her bir sembol bir nesneyi, kavramı veya sesi temsil edebilirdi. Hiyeroglifler, tapınak duvarlarına, anıtlara ve papirüslere işlenirdi ve dini, siyasi ve günlük yaşamla ilgili bilgileri kaydederdi.

Çin yazısı da dünyanın en eski ve sürekli kullanılan yazı sistemlerinden biridir. MÖ 1200’lü yıllara kadar uzanan kökenleriyle, Çin yazısı başlangıçta piktogramlardan oluşurken, zamanla daha karmaşık ve soyut hale gelmiştir. Her bir karakter, bir kelimeyi veya morfemi (anlam birimi) temsil eder ve binlerce yıldır Çin kültürünün önemli bir parçası olmuştur.

Bu örnekler, dünya genelinde farklı coğrafyalarda ve zamanlarda ortaya çıkan çeşitli yazı sistemlerinin sadece birkaçını temsil etmektedir. Maya yazısı, Fenike alfabesi, Arap alfabesi, Kiril alfabesi ve Latin alfabesi gibi diğer birçok sistem, farklı kültürlerin dil ve düşünce yapılarını yansıtan benzersiz özelliklere sahiptir.

Yazının Evrimi: Piktogramlardan Alfabetik Yazıya Uzun Bir Yolculuk

Yazının tarihi, insanlığın iletişim ve bilgi aktarımındaki en büyük başarılarından birini temsil eder. Binlerce yıl süren bu süreçte, yazı, basit sembollerden karmaşık alfabetik sistemlere doğru evrimleşmiştir. Bu evrim, sadece iletişim biçimlerini değil, aynı zamanda düşünce yapılarını ve kültürel değerleri de derinden etkilemiştir. 5

Yazının ilk örnekleri, MÖ 3500’lü yıllara kadar uzanan Sümer çivi yazısı gibi piktogramlardan (resim yazısı) oluşuyordu. Bu dönemde, her bir sembol, somut bir nesneyi veya kavramı temsil ederdi. Örneğin, bir kuş resmi “kuş” anlamına gelirken, bir dağ resmi “dağ” anlamına gelebilirdi. Ancak, piktogramların sınırlı sayıda kavramı ifade edebilmesi ve soyut kavramları temsil etmekte zorlanması, yazının gelişimini sınırlayan bir faktör oldu.

Zamanla, piktogramların yanında ideogramlar (kavram yazısı) da kullanılmaya başlandı. İdeogramlar, somut nesnelerin yanı sıra soyut kavramları da temsil edebilen sembollerdi. Örneğin, bir güneş resmi sadece “güneş” anlamına gelmekle kalmaz, aynı zamanda “sıcaklık” veya “ışık” gibi soyut kavramları da ifade edebilirdi. Ancak, ideogramların da öğrenilmesi ve kullanılması zor olması, yazının yaygınlaşmasını engelledi.

Yazının Kökenleri
Yazının Kökenleri: Finike Alfabesi

Yazının evriminde bir sonraki önemli adım, MÖ 1500’lü yıllarda Fenikeliler tarafından geliştirilen alfabetik yazının ortaya çıkması oldu. Alfabetik yazıda, her bir sembol bir sesi temsil eder ve bu sesler bir araya getirilerek kelimeler oluşturulur. Bu sistem, sınırlı sayıda sembolle çok sayıda kelimeyi ifade etmeyi mümkün kıldığı için öğrenilmesi ve kullanılması çok daha kolaydı. Fenike alfabesi, zamanla Yunan alfabesine ve daha sonra Latin alfabesine dönüşerek günümüzde kullanılan birçok alfabetik yazı sisteminin temelini oluşturdu.

Alfabetik yazının icadı, yazının demokratikleşmesini ve daha geniş kitleler tarafından kullanılmasını sağladı. Artık sadece rahipler veya katipler değil, sıradan insanlar da okuma yazma öğrenebiliyor ve bilgiye erişebiliyordu. Bu durum, bilginin yayılmasını hızlandırdı, kültürel etkileşimi artırdı ve toplumsal gelişimi ivmelendirdi.

Dünyanın En Eski Yazıtları

En Eski 10 Yazıt/Tablet ve Bulunuş Hikayeleri:

  1. Tartaria Tabletleri (MÖ yaklaşık 5500-5300): Romanya’nın Tartaria köyünde, 1961 yılında arkeolog Nicolae Vlassa tarafından yapılan kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır. Köylüler tarafından tesadüfen bulunan bu tabletler, üzerindeki sembollerin anlamı hala tam olarak çözülememiş olsa da, dünyanın en eski yazıtları arasında yer almaktadır. 6 [Tartaria Tablets yazıma göz atabilirsin]
  2. Kiş Tableti (MÖ 3500): Irak’ın Tell al-Uhaymir bölgesinde yer alan antik Kiş kentinde, 1920’lerde yapılan arkeolojik kazılar sırasında bulunmuştur. Sümer dilinde yazılmış olan bu tablet, bilinen en eski yazı örneklerinden biridir ve erken dönem Mezopotamya kültürüne ışık tutmaktadır. 7 [Kiş Tableti yazıma göz atabilirsin]
  3. Ebla Tabletleri (MÖ yaklaşık 2500): Suriye’nin kuzeybatısında yer alan antik Ebla kentinde, 1970’lerde İtalyan arkeolog Paolo Matthiae başkanlığındaki bir ekip tarafından keşfedilmiştir. Binlerce kil tabletten oluşan bu koleksiyon, Ebla Krallığı’nın ekonomik, sosyal ve siyasi yapısı hakkında zengin bilgiler içermektedir. 8 [Ebla Tabletleri yazıma göz atabilirsin]
  4. Gudea Silindirleri (MÖ 2144-2124): Irak’ın güneyinde yer alan antik Lagash kentinde, 19. yüzyılın sonlarında Fransız arkeolog Ernest de Sarzec tarafından bulunmuştur. Sümer Kralı Gudea’nın yaptırdığı tapınakların inşasını ve tanrılara adaklarını anlatan bu silindirler, dönemin sanat anlayışı ve dini inançları hakkında önemli ipuçları vermektedir. 9 [Gudea Silindirleri yazıma göz atabilirsin]
  5. Moab Taşı (MÖ 840): Ürdün’de, 1868 yılında Alman misyoner F.A. Klein tarafından Dhiban (antik Dibon) kentinde keşfedilmiştir. Moab Kralı Meşa’nın İsrail Krallığı’na karşı kazandığı zaferleri anlatan bu taş, Eski Ahit’te bahsedilen olayları doğrulayan önemli bir tarihi belgedir. 10 [Moab Taşı]
  6. Orhun Yazıtları (MÖ 8. yüzyıl): Moğolistan’ın Orhun Vadisi’nde, 1889 yılında Rus Türkolog Nikolay Yadrintsev tarafından bulunmuştur. Göktürkler’in kullandığı Orhun alfabesiyle yazılmış olan bu yazıtlar, Türk tarihinin en eski yazılı kaynakları arasında yer alır ve Göktürklerin siyasi, sosyal ve kültürel yaşamını aydınlatır. 11 [Orhun Yazıtları]
  7. Yenisey Yazıtları (MÖ 7-8. yüzyıl): Rusya’nın Sibirya bölgesinde, Yenisey Nehri havzasında 17. yüzyıldan itibaren çeşitli zamanlarda bulunmuştur. Eski Türk boylarına ait olan bu yazıtlar, Orhun alfabesiyle yazılmış olup, Türklerin erken dönem tarihi ve kültürü hakkında önemli bilgiler içermektedir. 12 [Yenisey Yazıtları]
  8. Behistun Yazıtı (MÖ 6. yüzyıl): İran’ın batısında, Kermanşah yakınlarında bulunan Behistun Dağı’nda yer almaktadır. 1835 yılında İngiliz subay ve gezgin Henry Rawlinson tarafından keşfedilen bu yazıt, Ahameniş İmparatoru Darius’un hayatı, fetihleri ve yönetimi hakkında üç farklı dilde (Eski Farsça, Elamca ve Babilce) yazılmış bir anlatı içermektedir. 13 [Behistun Yazıtı]
  9. Pyrgi Tabletleri (MÖ 500): İtalya’nın Santa Severa (antik Pyrgi) kentinde, 1964 yılında İtalyan arkeolog Massimo Pallottino tarafından bulunmuştur. Etrüsk ve Fenike dillerinde yazılmış olan bu tabletler, antik Etrüsklerin dini inançları ve Fenikelilerle olan ilişkileri hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. 14 [Pyrgi Tabletleri]
  10. Rosetta Taşı (MÖ 196): Mısır’ın Rashid (Rosetta) kentinde, 1799 yılında Napolyon Bonapart’ın Mısır seferi sırasında Fransız askerler tarafından bulunmuştur. Aynı metnin Demotik, Antik Yunanca ve Mısır hiyeroglifleriyle yazılmış olması, Jean-François Champollion’un hiyeroglifleri çözmesini ve antik Mısır kültürünü anlamanın kapılarını açmasını sağlamıştır. 15 [Rosetta Taşı]

Yazıtların İçeriği: Geçmişin Gizemli Mesajları

Eski yazıtlar, ait oldukları toplumların yaşamlarına, inançlarına, yönetim biçimlerine ve hatta günlük alışkanlıklarına dair paha biçilmez bilgiler içeren zaman kapsülleri gibidir. Bu yazıtların içeriği, tarihçilere ve arkeologlara geçmişi yeniden inşa etme ve antik medeniyetleri daha iyi anlama fırsatı sunar.

Örneğin, Ebla Tabletleri, MÖ 2500’lü yıllarda Suriye’de hüküm süren Ebla Krallığı’nın günlük yaşamına ışık tutan kapsamlı bir arşiv niteliğindedir. Bu tabletlerde, kraliyet ailesinin mektupları, diplomatik yazışmalar, tapınak kayıtları, ticari sözleşmeler, envanter listeleri ve hatta edebi metinler yer alır. 16 Bu sayede, Ebla’nın ekonomik yapısı, sosyal ilişkileri, dini inançları ve hatta kültürel değerleri hakkında ayrıntılı bilgi edinmek mümkün olmuştur.

Behistun Yazıtı ise, Ahameniş İmparatoru Darius’un askeri başarılarını ve imparatorluğunu nasıl yönettiğini anlatan bir propaganda metnidir. Yazıtta, Darius’un isyanları bastırması, yeni topraklar fethetmesi ve adaleti sağlaması gibi konular detaylı bir şekilde anlatılır. 17 Aynı zamanda, Darius’un tanrılara olan bağlılığı ve dini inançları da vurgulanır. Behistun Yazıtı, sadece siyasi bir belge olmanın ötesinde, Ahameniş İmparatorluğu’nun ideolojisi ve dünya görüşü hakkında da önemli ipuçları verir.

Orhun Yazıtları, Türklerin Orta Asya’daki göçebe yaşamından yerleşik hayata geçiş sürecinde yaşadıkları siyasi ve sosyal değişimleri yansıtan önemli bir kaynaktır. Bu yazıtlar, Göktürk Kağanlığı’nın kuruluşu, askeri seferler, devlet yönetimi, töre ve gelenekler gibi konuları ele alır. 18 Yazıtlardaki şiirsel dil ve anlatım tarzı, Türklerin edebi yeteneklerini ve kültürel değerlerini de gözler önüne serer.

Diğer yazıtlar da benzer şekilde, ait oldukları toplumların farklı yönlerini aydınlatan bilgiler sunar. Örneğin, Sümer çivi yazısı tabletleri, Mezopotamya’daki şehir devletlerinin ekonomik ve sosyal yapısını, Mısır hiyeroglifleri, firavunların gücünü ve dini inançları, Maya yazıtları ise Maya uygarlığının astronomi, matematik ve takvim sistemlerindeki ileri düzeyini ortaya koyar.

Eski yazıtlar, sadece geçmişe ışık tutmakla kalmaz, aynı zamanda günümüz insanının kendi kültürel köklerini anlamasına ve farklı medeniyetlere duyduğu merakı gidermesine de yardımcı olur. Bu nedenle, yazıtların korunması ve gelecek nesillere aktarılması büyük önem taşır.

Yazıtların Çözülmesi: Geçmişin Şifrelerini Kırmak

Antik yazıtların çözülmesi, tarih ve dilbilim alanında büyük bir öneme sahiptir. Bu yazıtlar, kaybolmuş dillerin ve kültürlerin yeniden keşfedilmesini sağlar, tarihsel olaylara farklı bir perspektif sunar ve hatta modern dillerin gelişimine ışık tutar. 19

Rosetta Taşı, yazıtların çözülmesinin en çarpıcı örneklerinden biridir. 1799 yılında Mısır’da bulunan bu taş, aynı metnin üç farklı dilde (Demotik, Antik Yunanca ve Mısır hiyeroglifleri) yazılmış olmasıyla dikkat çekiyordu. Jean-François Champollion, Antik Yunanca’yı kullanarak hiyeroglifleri çözmeyi başardı ve böylece antik Mısır medeniyeti hakkında yüzyıllardır kapalı olan kapılar aralandı. 20

Behistun Yazıtı da benzer bir şekilde, üç farklı dilde (Eski Farsça, Elamca ve Babilce) yazılmış olması sayesinde çözülebilmiştir. Bu yazıtın çözülmesi, sadece Ahameniş İmparatorluğu’nun tarihi hakkında değil, aynı zamanda Eski Farsça ve Elamca gibi ölü dillerin anlaşılması açısından da büyük bir adım olmuştur. 21

Yazıtların çözülmesi süreci, genellikle uzun ve zahmetli bir çalışmayı gerektirir. Dilbilimciler, arkeologlar ve tarihçiler, yazıtların üzerindeki sembolleri analiz eder, farklı dillerdeki benzerlikleri araştırır ve yazıtların ait olduğu dönemin kültürel bağlamını dikkate alarak anlamlarını çözmeye çalışır. Bu süreçte, bazen şans faktörü de devreye girebilir. Örneğin, Linear B yazısının çözülmesi, arkeolog Michael Ventris’in yazıtların üzerindeki tekrar eden sembol kalıplarını fark etmesiyle mümkün olmuştur.

Yazıtların çözülmesi, sadece geçmişi anlamak için değil, aynı zamanda geleceği şekillendirmek için de önemlidir. Antik yazıtların bize öğrettiği bilgiler, günümüzdeki dilbilimsel ve kültürel çalışmaların temelini oluşturur. Aynı zamanda, kaybolmuş dillerin ve kültürlerin yeniden canlandırılması, kültürel çeşitliliğin korunması ve insanlığın ortak mirasının zenginleştirilmesi açısından da büyük bir öneme sahiptir.

Yazıtların Kültürel Önemi: Medeniyetlerin Aynası

Yazıtlar, ait oldukları toplumların kültürel değerlerini, dini inançlarını, ekonomik yapılarını ve sosyal ilişkilerini anlamak için eşsiz birer kaynaktır. Bu yazılı belgeler, sadece tarihsel olayları kaydetmekle kalmaz, aynı zamanda o dönemin insanlarının dünya görüşünü, sanat anlayışını ve yaşam biçimini de yansıtır. 22

Örneğin, Mısır hiyeroglifleri, sadece firavunların hayatlarını ve başarılarını değil, aynı zamanda Mısır mitolojisini, tanrılara olan inancı ve ölümden sonraki yaşamla ilgili düşünceleri de anlatır. Tapınak duvarlarına ve lahitlere işlenen bu yazıtlar, Mısırlıların evreni nasıl algıladıklarını ve hangi değerlere önem verdiklerini anlamamıza yardımcı olur. 23

Yazının Kökenleri
Origins of Writing

Mezopotamya’daki Sümer çivi yazısı tabletleri ise, o dönemdeki şehir devletlerinin ekonomik yapısını, sosyal sınıfları ve hukuk sistemini anlamamızı sağlar. Tabletlerde yer alan ticari sözleşmeler, borç senetleri, mahkeme kayıtları ve kanunlar, Sümer toplumunun nasıl işlediğini ve insanların günlük yaşamda hangi sorunlarla karşılaştığını gösterir. 24

Orta Amerika’daki Maya yazıtları, Maya uygarlığının astronomi, matematik ve takvim sistemlerindeki ileri düzeyini gözler önüne serer. Maya piramitleri ve stelleri üzerindeki yazıtlar, gezegenlerin hareketlerini, güneş ve ay tutulmalarını ve diğer gök olaylarını kaydeden karmaşık bir takvim sistemini anlatır. 25 Bu bilgiler, Mayaların doğaya ve evrene dair derin bir anlayışa sahip olduklarını ve bu bilgiyi günlük yaşamlarında kullandıklarını gösterir.

Yazıtlar, aynı zamanda o dönemin sanat anlayışını ve estetik değerlerini de yansıtır. Örneğin, Çin’deki bronz kaplar üzerindeki yazıtlar, sadece dini ritüelleri ve tarihi olayları anlatmakla kalmaz, aynı zamanda Çin kaligrafisinin zarif ve estetik yönünü de sergiler. 26

Yazıtların kültürel önemi, sadece geçmişi anlamakla sınırlı değildir. Bu yazıtlar, günümüz insanına farklı kültürlere saygı duymayı, kültürel çeşitliliği anlamayı ve insanlığın ortak mirasına sahip çıkmayı öğretir. Aynı zamanda, kaybolmuş veya unutulmuş dillerin ve kültürlerin yeniden canlandırılması için de önemli birer kaynaktır.

 

 

Yazının Geleceği: Dijital Çağda Dönüşüm ve Yeni Ufuklar

Dijital çağın hızla gelişen teknolojileri, yazının biçimini, işlevini ve kullanım alanlarını derinden etkilemektedir. Klavye ve ekranların yaygınlaşmasıyla birlikte, el yazısı giderek daha az kullanılır hale gelmiş, yerini dijital metinlere bırakmıştır. 27 Aynı zamanda, sosyal medya, bloglar ve diğer çevrimiçi platformlar, insanların kendilerini yazılı olarak ifade etmelerini ve düşüncelerini paylaşmalarını kolaylaştırmıştır.

Dijitalleşme, yazının erişilebilirliğini ve yayılma hızını da artırmıştır. Artık bilgiler, saniyeler içinde dünya genelinde milyonlarca kişiye ulaşabilmektedir. E-kitaplar, çevrimiçi makaleler ve dijital arşivler, bilginin depolanmasını ve paylaşılmasını kolaylaştırmış, böylece öğrenme ve araştırma süreçleri daha verimli hale gelmiştir. 28

Yapay zeka ve doğal dil işleme teknolojilerindeki gelişmeler, yazının gelecekteki rolünü daha da değiştireceğe benzemektedir. Makine öğrenimi algoritmaları, metinleri analiz edebilir, özetleyebilir, çevirebilir ve hatta yeni metinler üretebilir hale gelmiştir. Bu durum, yazının sadece insanlar tarafından değil, aynı zamanda makineler tarafından da üretildiği ve kullanıldığı bir geleceğe işaret etmektedir. 29

Gelecekte, yazının sanal ve artırılmış gerçeklik ortamlarında daha da önemli bir rol oynaması beklenmektedir. İnsanlar, sanal dünyalarda yazılı metinler aracılığıyla etkileşim kurabilecek, bilgi alışverişinde bulunabilecek ve hatta yeni deneyimler yaşayabilecektir. Aynı zamanda, artırılmış gerçeklik teknolojileri, gerçek dünya üzerine sanal metinler ve bilgiler ekleyerek öğrenme ve keşfetme süreçlerini zenginleştirebilecektir.

Yazının geleceği, teknolojik gelişmelerin yanı sıra kültürel ve sosyal faktörlerden de etkilenecektir. İnsanların yazılı iletişim kurma biçimleri, yeni nesil teknolojilerin ve sosyal medya platformlarının ortaya çıkmasıyla birlikte değişmeye devam edecektir. Ancak, yazının temel işlevi olan bilgi aktarma ve düşünceleri ifade etme ihtiyacı, gelecekte de varlığını sürdürecektir.

Yazının geleceği, insanlığın yaratıcılığı ve teknolojik yetenekleriyle şekillenecektir. Dijital çağın sunduğu yeni araçlar ve olanaklar, yazının sınırlarını genişletmekte ve yeni ifade biçimleri yaratmaktadır. Bu süreçte, yazının insanlık için taşıdığı anlam ve değer de değişmeye devam edecektir.

Yazıtların Korunması: Geçmişin Mirasını Geleceğe Taşımak

Eski yazıtlar, insanlık tarihinin en değerli hazinelerinden biridir. Bu yazıtlar, geçmiş medeniyetlerin dilini, kültürünü, sanatını ve yaşamını anlamamızı sağlayan eşsiz birer kaynaktır. Ancak, zamanın acımasız etkisi, doğal afetler, çevresel faktörler ve insan kaynaklı tahribatlar, bu değerli mirasın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. 30

Yazıtların korunması, sadece tarih ve arkeoloji açısından değil, aynı zamanda kültürel kimlik, eğitim ve turizm gibi alanlar için de büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, uluslararası kuruluşlar, devletler, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri, yazıtların korunması için çeşitli çalışmalar yürütmektedir.

Yazıtların korunması için öncelikle, yazıtların bulunduğu bölgelerin tespit edilmesi ve bu bölgelerin arkeolojik sit alanı olarak ilan edilmesi gerekmektedir. Bu sayede, yazıtların bulunduğu alanlar yasal koruma altına alınır ve izinsiz kazı veya tahribat engellenir. 31

Yazıtların korunmasında bir diğer önemli adım, yazıtların fiziksel olarak temizlenmesi, güçlendirilmesi ve restore edilmesidir. Bu işlemler, uzman ekipler tarafından özel teknikler kullanılarak gerçekleştirilir. Örneğin, lazer temizleme yöntemi, yazıtların yüzeyindeki kir, yosun ve diğer zararlı maddeleri kimyasal madde kullanmadan temizlemeye olanak tanır. 32

Yazıtların dijital ortama aktarılması da korunması açısından önemli bir yöntemdir. Üç boyutlu tarama, fotoğraflama ve çizim gibi tekniklerle yazıtların dijital kopyaları oluşturulur ve bu kopyalar, gelecek nesillere aktarılır. Dijital arşivler, yazıtların araştırılması, incelenmesi ve eğitim amaçlı kullanılması için de büyük kolaylık sağlar. 33

Yazıtların korunması konusunda farkındalık yaratmak da büyük önem taşır. Bu amaçla, sergiler, konferanslar, eğitim programları ve yayınlar düzenlenir. Aynı zamanda, yerel halkın katılımıyla yazıtların korunması projeleri yürütülür. Bu projeler, hem yazıtların korunmasını sağlar hem de yerel halkın kültürel mirasına sahip çıkma bilincini geliştirir.

Yazıtların korunması, uzun soluklu ve sürekli bir çaba gerektirir. Ancak, bu çabalar sayesinde, geçmişin bu değerli tanıkları gelecek nesillere aktarılacak ve insanlık tarihi için önemli bir kaynak olmaya devam edecektir.

Sources:

Sources:

  1. Walter Ong, 1982, Orality and Literacy[]
  2. Jack Goody, 1977, The Domestication of the Savage Mind[]
  3. Denise Schmandt-Besserat, 2010, How Writing Came About[]
  4. Florian Coulmas, 1996, The Blackwell Encyclopedia of Writing Systems[]
  5. Steven Roger Fischer, 2001, A History of Writing[]
  6. Harald Haarmann, 2002, Geschichte der Schrift[]
  7. Jean Bottéro, 2001, Everyday Life in Ancient Mesopotamia[]
  8. Alfonso Archi, 1987, Eblaitica: Essays on the Ebla Archives and Eblaite Language[]
  9. Thorkild Jacobsen, 1987, The Harps that Once…: Sumerian Poetry in Translation[]
  10. J. Andrew Dearman, 2000, Studies in the Mesha Inscription and Moab[]
  11. Talat Tekin, 1993, Orhon Yazıtları[]
  12. A. M. Sayılov, 2000, Yenisey Yazıtları[]
  13. Pierre Lecoq, 1997, Les inscriptions de la Perse achéménide[]
  14. Giovanni Garbini, 1988, Le iscrizioni del santuario di Pyrgi[]
  15. John Ray, 1999, The Rosetta Stone and the Rebirth of Ancient Egypt[]
  16. Paolo Matthiae, 2008, Ebla and its Archives: Texts, History, and Society[]
  17. Shapur Shahbazi, 2005, The Behistun inscription (DB) and the Old Persian version (DP[]
  18. Talat Tekin, 1987, Orhon Yazıtları[]
  19. Andrew Robinson, 2002, Lost Languages: The Enigma of the World’s Undeciphered Scripts[]
  20. Richard Parkinson, 2005, Cracking Codes: The Rosetta Stone and Decipherment[]
  21. Irving Finkel, 2008, The Ark Before Noah: Decoding the Story of the Flood[]
  22. Stephen D. Houston, 2004, The First Writing: Script Invention as History and Process[]
  23. Antonio Loprieno, 1995, Ancient Egyptian: A Linguistic Introduction[]
  24. Samuel Noah Kramer, 1981, History Begins at Sumer[]
  25. Michael D. Coe, 1992, Breaking the Maya Code[]
  26. Lothar Ledderose, 1997, Ten Thousand Things: Module and Mass Production in Chinese Art[]
  27. Naomi Baron, 2015, Words Onscreen: The Fate of Reading in a Digital World[]
  28. Cathy N. Davidson, 2012, Now You See It: How the Brain Science of Attention Will Transform the Way We Live, Work, and Learn[]
  29. James Gleick, 2011, The Information: A History, a Theory, a Flood[]
  30. Clifford Price, 1996, The Conservation of Stone[]
  31. ICOMOS, 2008, Principles for the Preservation and Conservation-Restoration of Wall Paintings[]
  32. Eric Hansen, 2006, Laser Cleaning: A Practical Handbook[]
  33. ICOMOS, 2011, Principles for the Documentation of Monuments, Sites and Historic Areas[]
Shares:
Show Comments (0)

Leave a Reply