Arap İsyanı’nın Ortaya Çıkışı, Osmanlı’nın Filistin’deki Durumu ve Başrol Oyuncuları
20.yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde, Arap coğrafyasında büyük bir değişimin habercisi olan Arap İsyanı patlak verdi. Bu isyanın kökenleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun süreli yönetimi altında biriken sosyal, siyasi ve ekonomik huzursuzluklara dayanıyordu. Özellikle Arap milliyetçiliğinin yükselişi, Osmanlı’nın merkeziyetçi politikalarına karşı duyulan tepki ve İngilizlerin bölgedeki artan etkisi, isyanın temel nedenleri arasında yer alıyordu. Arap milliyetçiliği, Arapların kendi kimliklerini ve bağımsızlık taleplerini daha güçlü bir şekilde ifade etmelerine yol açarken, Osmanlı’nın merkeziyetçi politikaları bu talepleri bastırmaya yönelikti.
Bu durum, Arap toplumunda Osmanlı yönetimine karşı hoşnutsuzluğu artırdı ve isyanın fitilini ateşledi. İngilizlerin bölgedeki artan etkisi ise, Osmanlı’nın zayıflığından faydalanarak kendi çıkarlarını koruma ve genişletme amacını taşıyordu. Bu amaç doğrultusunda, İngilizler Arap İsyanı’na destek vererek Osmanlı’yı zayıflatmayı hedeflediler. 1
Osmanlı İmparatorluğu’nun Filistin’deki durumu da isyanın patlak vermesinde kritik bir rol oynadı. 16. yüzyıldan beri Osmanlı egemenliği altında olan Filistin, imparatorluğun zayıflamasıyla birlikte çeşitli sorunlarla karşı karşıya kaldı. Ekonomik sıkıntılar, toprak mülkiyeti sorunları ve artan vergiler, halkın hoşnutsuzluğunu artırdı. Özellikle Osmanlı’nın Filistin’deki toprak politikaları, Arap halkının topraklarını kaybetme korkusunu artırdı ve Osmanlı yönetimine karşı tepkilerini güçlendirdi. Yahudi göçmenlere toprak satışı, bölgedeki demografik yapıyı değiştirme çabası olarak algılandı ve Araplar arasında endişe yarattı. Ekonomik sıkıntılar ise, halkın yoksullaşmasına ve yaşam koşullarının kötüleşmesine neden oldu. Bu durum, Arap toplumunda Osmanlı’ya karşı duyulan öfkeyi daha da körükledi. 2
Şerif Hüseyin ve İngilizlerin rolü, Arap İsyanı’nın başlamasında ve yayılmasında belirleyici oldu. Mekke Emiri olan Şerif Hüseyin, Osmanlı’ya karşı ayaklanmayı başlattı ve Arapların bağımsızlık mücadelesine liderlik etti. Hüseyin, Arapların kendi kaderlerini tayin etme hakkına sahip olduklarına inanıyor ve Osmanlı’nın baskıcı yönetimine karşı çıkıyordu. İngilizler ise, Osmanlı’yı zayıflatmak ve bölgedeki çıkarlarını korumak amacıyla Arap İsyanı’na destek verdi. Özellikle İngiliz istihbarat subayı T.E. Lawrence (Arabistanlı Lawrence), isyanın askeri ve siyasi yönlendirilmesinde önemli bir rol oynadı.
Lawrence, Arap kültürüne ve diline olan hakimiyeti sayesinde Arap liderlerle yakın ilişkiler kurdu ve isyanın örgütlenmesinde etkili oldu. Şerif Hüseyin ile İngilizler arasında yapılan yazışmalar ve anlaşmalar, isyanın seyrini ve sonuçlarını etkiledi. Bu yazışmalarda, İngilizler Araplara bağımsızlık vaatlerinde bulunurken, aynı zamanda kendi çıkarları doğrultusunda bölgeyi kontrol etme niyetlerini de gizlemiyorlardı. 3
Osmanlı’nın Filistin Politikaları: Milliyetçiliğe Karşı Baskı ve İsyanın Tohumları
Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarındaki Filistin politikaları, Arap İsyanı’nın ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadı. Özellikle II. Abdülhamid döneminde, Osmanlı yönetimi Arap milliyetçiliğinin yükselişinden endişe duyuyor ve bu hareketi kontrol altına almaya çalışıyordu. Bu amaçla, Arapça eğitime ve kültürel faaliyetlere kısıtlamalar getirildi, Arap liderler ve aydınlar baskı altına alındı. Bu baskıcı politikalar, Arap toplumunda Osmanlı yönetimine karşı hoşnutsuzluğu artırdı ve milliyetçi duyguları daha da alevlendirdi. 4
Osmanlı’nın Filistin’deki toprak politikaları da Arap İsyanı’nın çıkışında etkili oldu. İmparatorluk, Filistin’deki toprakları Yahudi göçmenlere satarak bölgedeki demografik yapıyı değiştirmeye çalıştı. Bu durum, Arap halkının topraklarını kaybetme korkusunu artırdı ve Osmanlı yönetimine karşı tepkilerini güçlendirdi. Ayrıca, Osmanlı’nın Filistin’deki ekonomik politikaları da Arap halkının yoksullaşmasına ve yaşam koşullarının kötüleşmesine neden oldu. Bu ekonomik sıkıntılar, Arap toplumunda Osmanlı’ya karşı duyulan öfkeyi daha da körükledi. 2
Osmanlı’nın Filistin’deki baskıcı politikaları ve ekonomik sorunlar, Arap milliyetçiliğinin güçlenmesine ve Osmanlı yönetimine karşı muhalefetin artmasına zemin hazırladı. Bu ortamda, Şerif Hüseyin liderliğindeki Arap İsyanı, Osmanlı’nın Filistin’deki sonunu getiren önemli bir adım oldu. İsyan, Osmanlı’nın bölgedeki otoritesini sarsarken, aynı zamanda Filistin sorununun uluslararası bir mesele haline gelmesine ve günümüze kadar süren çatışmaların temelini atmasına neden oldu. 1
Arap İsyanı’nın Başlangıcı ve Yayılması: Mekke’den Çöle, Osmanlı’ya Karşı Mücadele
Arap İsyanı, 10 Haziran 1916’da Şerif Hüseyin’in Mekke’de Osmanlı’ya karşı ayaklanmasıyla başladı. Hüseyin’in önderliğindeki Arap güçleri, kısa sürede Mekke’yi ele geçirerek isyanın ilk büyük başarısını elde ettiler. 5 Bu zafer, diğer Arap kabilelerini de cesaretlendirerek isyana katılımlarını artırdı ve isyanın Hicaz bölgesinden başlayarak hızla yayılmasına yol açtı.
İngilizlerin askeri desteği ve özellikle T.E. Lawrence’ın (Arabistanlı Lawrence) etkisi, Arap İsyanı’nın başarısında kritik bir rol oynadı. Lawrence, askeri danışmanlık ve stratejik planlama konularında Arap güçlerine destek verdi. Aynı zamanda, Arap kabileleri arasındaki koordinasyonu sağlayarak isyanın daha etkili bir şekilde yürütülmesine katkıda bulundu. İngilizlerin sağladığı silah, mühimmat ve finansal destek de Arap güçlerinin Osmanlı’ya karşı mücadelesinde önemli bir avantaj sağladı. 6
Osmanlı İmparatorluğu, Arap İsyanı’nın başlamasına hazırlıksız yakalanmıştı. İsyanın hızla yayılması ve İngilizlerin desteği, Osmanlı güçlerini zor durumda bıraktı. Osmanlı ordusu, Arap İsyanı’nı bastırmak için çeşitli bölgelerde çatışmalara girdi. Ancak, çöl savaşlarına uygun olmayan teçhizatları, yetersiz lojistik destekleri ve Arap coğrafyasındaki zorlu koşullar, Osmanlı güçlerinin başarısını engelledi. Ayrıca, Arap kabilelerinin Osmanlı yönetimine karşı duyduğu derin hoşnutsuzluk, isyanın daha da güçlenmesine yol açtı. 7
Arap İsyanı’nın Askeri Stratejileri
Arap İsyanı, geleneksel savaş taktiklerinin ötesinde, çöl koşullarına adapte edilmiş özgün askeri stratejilerle dikkat çekti. İngiliz istihbarat subayı T.E. Lawrence (Arabistanlı Lawrence), Arap güçlerinin askeri danışmanı olarak bu stratejilerin geliştirilmesinde ve uygulanmasında kilit bir rol oynadı. Lawrence, Osmanlı ordusunun güçlü yönlerini ve zayıf noktalarını analiz ederek, Arap kabilelerinin savaşçı özelliklerini en iyi şekilde kullanabilecekleri gerilla taktikleri geliştirdi. 6
Arap İsyanı’nın en önemli askeri stratejilerinden biri, Osmanlı’nın Hicaz Demiryolu’na yönelik saldırılardı. Bu demiryolu, Osmanlı ordusunun lojistik desteğini sağlayan hayati bir hat olduğundan, Arap güçleri demiryoluna düzenli olarak saldırılar düzenleyerek Osmanlı’nın ikmal hatlarını kesmeye çalıştı. Bu taktik, Osmanlı ordusunun hareket kabiliyetini kısıtladı ve Arap güçlerine önemli bir avantaj sağladı. 5
Arap güçleri, çöl koşullarına uygun hafif silahlar ve hızlı hareket eden develerle donatılmıştı. Bu sayede, Osmanlı ordusunun ağır silahlarına ve yavaş hareket eden birliklerine karşı daha çevik ve etkili bir şekilde savaşabildiler. Arap savaşçılarının çöldeki coğrafi bilgi ve deneyimleri de Osmanlı’ya karşı önemli bir avantaj sağladı. Pusular, baskınlar ve hızlı geri çekilmeler gibi taktikler kullanarak, Arap güçleri Osmanlı ordusunu yıpratmayı başardı. 7
Arap İsyanı’nın Sosyal, Siyasi ve Ekonomik Etkileri: Bölgenin Kaderini Değiştiren Dalgalar
Arap İsyanı, Ortadoğu’nun sosyal, siyasi ve ekonomik yapısında derin izler bırakan bir dönüm noktası oldu. İsyan, Arap milliyetçiliğinin yükselişini hızlandırdı ve Arapların kendi kaderini tayin etme arzusunu güçlendirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun süreli egemenliği altında bastırılan milliyetçi duygular, isyanla birlikte daha da alevlendi. Arap toplumu, ortak bir düşman olan Osmanlı’ya karşı mücadele ederken, kendi kimliklerini ve bağımsızlık taleplerini daha güçlü bir şekilde ifade etmeye başladı. 8
Osmanlı İmparatorluğu, Arap İsyanı sonucunda bölgedeki itibarını büyük ölçüde kaybetti. İsyanın başarılı olması ve İngilizlerin desteği, Osmanlı’nın zayıflığını ve bölgeyi kontrol etme yeteneğindeki eksikliği gözler önüne serdi. Bu durum, Osmanlı’nın bölgedeki prestijini sarsarken, Arap halkının Osmanlı yönetimine olan güvenini de tamamen yok etti. İsyan, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasının ve Ortadoğu’da yeni bir siyasi düzenin kurulmasının da önünü açtı. 9
Sykes-Picot Anlaşması, Arap İsyanı’nın en önemli siyasi sonuçlarından biri oldu. Bu gizli anlaşma, İngiltere ve Fransa arasında yapılmış olup, Osmanlı İmparatorluğu’nun bölünmesini ve Ortadoğu’nun kontrolünün bu iki güç arasında paylaşılmasını öngörüyordu. Anlaşma, Arap milliyetçilerinin bağımsızlık umutlarını büyük bir hayal kırıklığına uğrattı ve bölgenin geleceğine dair derin tartışmalara yol açtı. Sykes-Picot Anlaşması’nın etkileri, günümüz Ortadoğu’sunda hala hissedilmektedir. 10
Arap İsyanı, bölgenin ekonomik yapısında da önemli değişimlere neden oldu. Osmanlı’nın çöküşü ve İngiliz-Fransız mandalarının kurulması, bölgedeki ekonomik ilişkileri yeniden şekillendirdi. Geleneksel ticaret yolları ve ekonomik yapılar bozulurken, yeni ekonomik bağımlılıklar ortaya çıktı. İngiliz ve Fransız şirketleri, bölgedeki petrol ve diğer kaynakların kontrolünü ele geçirerek kendi çıkarları doğrultusunda ekonomik politikalar uygulamaya başladılar. Bu durum, bölgedeki ekonomik eşitsizlikleri derinleştirdi ve uzun vadeli sosyal ve siyasi sorunlara yol açtı. 11
Arap İsyanı’nda Kadınların Rolü:
Arap İsyanı, genellikle erkeklerin ön planda olduğu bir mücadele olarak algılansa da, kadınlar da bu süreçte önemli roller üstlendiler. Cephe gerisinde verdikleri destek, isyanın başarısında kritik bir öneme sahipti. Kadınlar, yaralı askerlere bakım sağladılar, yiyecek ve su temin ettiler, haberleşme ve istihbarat faaliyetlerinde bulundular. Ayrıca, Arap toplumunda milliyetçi duyguları canlı tutarak isyana olan desteği artırdılar. 12
Arap İsyanı’nda bazı kadın figürler, liderlik özellikleri ve cesaretleriyle öne çıktılar. Bunlardan biri, Şerif Hüseyin’in kızı Emir Feisal’ın danışmanı olan Prenses Nura bint Sibah’tı. Prenses Nura, diplomatik becerileri ve siyasi zekasıyla Arap İsyanı’nın uluslararası alanda tanınmasında önemli bir rol oynadı. Ayrıca, İngilizlerle yapılan görüşmelerde Arap çıkarlarını savundu ve kadınların hakları konusunda mücadele etti. 13
Bir diğer önemli kadın figür ise, Şerif Hüseyin’in eşi ve Arap İsyanı’nın manevi lideri olarak kabul edilen Şerife Hazima bint Nasser’di. Şerife Hazima, Arap kadınlarını isyana destek vermeye çağırdı ve onların cephe gerisindeki çalışmalarını koordine etti. Aynı zamanda, Arap toplumunda kadınların eğitimi ve sosyal statüsü konusunda önemli adımlar attı. 14
Arap İsyanı’nın Kültürel Yansımaları
Arap İsyanı, sadece siyasi ve sosyal bir olay olmanın ötesinde, Arap kültür ve sanatında derin izler bırakan bir ilham kaynağı oldu. Edebiyat, sanat ve müzikte isyanın etkileri, hem dönemin tanıklıklarını yansıtan eserlerde hem de sonraki kuşakların üretimlerinde kendini gösterdi. İsyan, Arap şair ve yazarların eserlerinde milliyetçi duyguları, kahramanlık öykülerini ve bağımsızlık özlemini dile getirdikleri bir tema olarak sıkça işlendi. Özellikle, isyanın sembol isimlerinden T.E. Lawrence’ın hayatı ve maceraları, birçok edebi esere konu oldu. 15
Arap İsyanı, görsel sanatlarda da kendine yer buldu. Ressamlar, isyanın önemli anlarını, kahramanlarını ve çöl savaşlarının atmosferini tuvallerine taşıdılar. İsyan dönemine ait fotoğraflar ve görsel malzemeler, hem belgesel niteliği taşıyan hem de sanatsal değeri olan eserlere dönüştü. Müzikte ise, isyanın coşkusunu ve hüzünlerini yansıtan türküler ve marşlar bestelendi. Bu eserler, Arap toplumunun ortak hafızasında yer edindi ve isyanın ruhunu gelecek nesillere aktardı. 16
Arap İsyanı, toplumsal hafızada farklı şekillerde yer edindi ve anlatıları zaman içinde çeşitlilik gösterdi. Kimileri için isyan, kahramanlık destanı ve bağımsızlık mücadelesinin sembolü olarak görüldü. Kimileri ise, isyanın bölgeye getirdiği siyasi istikrarsızlık ve bölünmüşlükten dolayı eleştirel bir bakış açısı benimsedi. Ancak, her iki durumda da Arap İsyanı, Arap toplumunun ortak geçmişinde önemli bir yer tuttu ve kimlik inşasında etkili oldu. İsyanın anlatıları, nesilden nesile aktarılarak kolektif hafızada canlılığını korudu ve günümüzde hala tartışılmaya devam ediyor. 17
Arap İsyanı’nın Sonuçları ve Mirası: Ortadoğu’nun Yeniden Doğuşu ve Sancıları
Arap İsyanı, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünde ve Ortadoğu’nun siyasi haritasının yeniden çizilmesinde belirleyici bir rol oynadı. İsyan, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’nda yenilgiye uğramasını hızlandırdı ve imparatorluğun dağılmasına giden süreci tetikledi. Osmanlı’nın Ortadoğu’daki egemenliği sona ererken, bölge yeni bir döneme girdi. Ancak, bu yeni dönem, beraberinde birçok sorunu da getirdi. 18
Arap İsyanı, Filistin’in geleceğine dair tartışmaları da alevlendirdi. İngilizlerin Filistin’e yönelik vaatleri ve Sykes-Picot Anlaşması’nın ortaya çıkması, Arapların bağımsızlık umutlarını yıktı. İngiliz mandası altında kalan Filistin’de, Araplar ile Yahudiler arasında gerginlikler arttı ve bu durum, günümüze kadar uzanan çatışmaların temelini oluşturdu. Arap İsyanı’nın Filistin’e olan etkileri, hala bölgedeki siyasi ve sosyal sorunların merkezinde yer almaktadır. 19
Arap İsyanı’nın ardından Ortadoğu’da yeni bir siyasi düzen kuruldu. İngiliz ve Fransız mandaları, bölgeyi kendi aralarında paylaşarak yeni sınırlar çizdiler. Bu durum, bölgedeki etnik ve dini farklılıkları göz ardı ederek uzun vadeli istikrarsızlık ve çatışmalara zemin hazırladı. Arap İsyanı’nın mirası, günümüz Ortadoğu’sunda hala devam eden siyasi gerginlikler, sınır anlaşmazlıkları ve mezhep çatışmalarıyla kendini göstermektedir. 20
Balfour Deklarasyonu
Balfour Deklarasyonu, 2 Kasım 1917 tarihinde, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour tarafından Lord Rothschild’e gönderilen bir mektupla ortaya çıktı. Bu mektupta, İngiliz hükümetinin Filistin’de bir “Yahudi yurdu” kurulması fikrine sıcak baktığı belirtiliyordu. Deklarasyon, Birinci Dünya Savaşı’nın karmaşık siyasi atmosferinde, İngilizlerin hem bölgedeki çıkarlarını koruma hem de Yahudi desteğini kazanma amacıyla atılmış bir adımdı.
Balfour Deklarasyonu, kısa ve muğlak ifadeleriyle dikkat çekiyordu. Filistin’de yaşayan Arapların siyasi ve sivil haklarının korunacağına dair bir garanti içermezken, Yahudi yurdu ifadesi de tam olarak ne anlama geldiği konusunda belirsizlik yaratıyordu. Bu belirsizlik, ilerleyen yıllarda Filistin’de yaşanacak çatışmaların ve anlaşmazlıkların temelini oluşturacaktı.
Deklarasyonun yayınlanması, Siyonist hareket tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Yahudiler, yüzyıllardır özlemini duydukları kendi topraklarına kavuşma umuduyla doldu. Ancak, Filistin’de yaşayan Araplar için bu durum büyük bir endişe ve tepki kaynağı oldu. Araplar, kendi topraklarında haklarının ve geleceklerinin tehlikeye girdiğini düşünerek, deklarasyona karşı çıktılar.
Balfour Deklarasyonu, Ortadoğu’nun kaderini derinden etkileyen bir belge olarak tarihe geçti. Deklarasyonun ardından yaşanan gelişmeler, Filistin’de Yahudi devletinin kurulmasına, Arapların yerlerinden edilmesine ve günümüze kadar süren çatışmalara yol açtı. Balfour Deklarasyonu, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından da tartışmalı bir konu olmaya devam ediyor.
Sonuç: Arap İsyanı’nın Yankıları
Arap İsyanı, 20. yüzyılın başlarında Ortadoğu’nun kaderini değiştiren bir dönüm noktası oldu. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünü hızlandıran, Arap milliyetçiliğini güçlendiren ve bölgenin siyasi haritasını yeniden çizen bu isyan, tarihi önemiyle günümüzde hala yankılanmaktadır. İsyanın etkileri, sadece siyasi ve sosyal alanla sınırlı kalmayıp, kültürel ve ekonomik alanlarda da derin izler bırakmıştır. İsyan, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nda yenilgisini hızlandırarak çok uluslu yapının dağılmasına ve modern Ortadoğu devletlerinin ortaya çıkmasına yol açtı.
Aynı zamanda, Arap toplumunda milli bilincin uyanışına ve kendi kaderini tayin etme arzusunun güçlenmesine neden oldu. Bu uyanış, bölgedeki kültürel ve sanatsal üretimleri de etkileyerek Arap edebiyatı, müziği ve sinemasında milliyetçi temaların öne çıkmasına neden oldu. Ekonomik olarak ise, Osmanlı’nın çöküşü ve yeni kurulan devletlerin ekonomik politikaları, bölgedeki ekonomik ilişkileri ve kaynakların dağılımını yeniden şekillendirdi. 21
Arap İsyanı’nın günümüzdeki etkileri ve yansımaları, Ortadoğu’nun siyasi istikrarsızlığı, sınır anlaşmazlıkları ve mezhep çatışmaları gibi birçok sorunda kendini göstermektedir. İsyanın ardından kurulan yeni siyasi düzen, bölgedeki etnik ve dini farklılıkları göz ardı ederek uzun vadeli sorunlara yol açmıştır. Sykes-Picot Anlaşması’nın yarattığı yapay sınırlar, farklı etnik ve dini grupları aynı devlet çatısı altında birleştirerek, günümüzdeki sınır anlaşmazlıkları ve iç çatışmaların temelini oluşturmuştur. Bu durum, bölgede sürekli bir istikrarsızlık ve çatışma ortamı yaratmıştır. Arap İsyanı’nın bir diğer önemli sonucu ise, Filistin sorununun ortaya çıkması ve günümüze kadar devam eden karmaşıklığıdır. İngilizlerin Filistin’e dair çelişkili vaatleri ve bölgedeki çıkar çatışmaları, Arap-İsrail çatışmasının temelini oluşturmuştur. 17
Arap İsyanı, aynı zamanda Arap toplumunun kendi kimliğini ve bağımsızlık arzusunu daha güçlü bir şekilde ifade etmesine olanak sağlamıştır. İsyan, Arap milliyetçiliğinin yükselişini hızlandırmış ve Arapların kendi kaderlerini tayin etme mücadelesine ilham vermiştir. Bu durum, sömürgecilik karşıtı hareketlerin ve bağımsızlık mücadelelerinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Arap İsyanı’nın bu etkileri, 20. yüzyıl boyunca Ortadoğu’da yaşanan dekolonizasyon sürecinde ve günümüzdeki Arap Baharı gibi halk hareketlerinde açıkça görülmektedir. İsyanın yarattığı milli bilinç ve bağımsızlık arzusu, Arap toplumunun kendi geleceğini şekillendirme çabalarında önemli bir rol oynamaktadır. 22
Arap İsyanı, tarihi önemi ve günümüzdeki etkileriyle, Ortadoğu’nun geçmişini ve bugününü anlamak için kritik bir öneme sahiptir. İsyanın nedenleri, gelişimi, sonuçları ve mirası üzerine yapılan araştırmalar, bölgedeki güncel sorunların kökenlerini anlamamıza ve geleceğe dair daha bilinçli öngörülerde bulunmamıza yardımcı olacaktır. İsyanın bıraktığı miras, günümüzde hala tartışılmakta ve farklı yorumlara konu olmaktadır. Ancak, Arap İsyanı’nın Ortadoğu’nun modern tarihindeki merkezi rolü ve bölgedeki siyasi, sosyal ve kültürel gelişmeler üzerindeki derin etkisi inkâr edilemez bir gerçektir.
Kaynaklar:
- Rogan, E. (2011). The Fall of the Ottomans: The Great War in the Middle East.[↩][↩]
- Karsh, E. (2010). Palestine Betrayed.[↩][↩]
- Anderson, S. (2014). Lawrence in Arabia: War, Deceit, Imperial Folly and the Making of the Modern Middle East.[↩]
- Kayalı, H. (1997). Arabs and Young Turks: Ottomanism, Arabism, and Islamism in the Ottoman Empire, 1908-1918.[↩]
- Murphy, D. (2016). The Arab Revolt 1916-18: Lawrence Sets Arabia Ablaze.[↩][↩]
- Wilson, J. (1992). Lawrence of Arabia: The Authorized Biography of T.E. Lawrence.[↩][↩]
- Erickson, E. J. (2001). Ordered to Die: A History of the Ottoman Army in the First World War.[↩][↩]
- Cleveland, W. L. (2013). A History of the Modern Middle East.[↩]
- Fromkin, D. (1989). A Peace to End All Peace: The Fall of the Ottoman Empire and the Creation of the Modern Middle East.[↩]
- MacMillan, M. (2003). Paris 1919: Six Months That Changed the World.[↩]
- Khalidi, R. (1997). Palestinian Identity: The Construction of Modern National Consciousness.[↩]
- Muslih, M. (2005). The Origins of Palestinian Nationalism.[↩]
- Rappaport, H. (2007). Encyclopedia of Women Social Reformers.[↩]
- Zeidan, J. T. (1995). Arab Women Novelists: The Formative Years and Beyond.[↩]
- Dawn, C. E. (1969). From Ottomanism to Arabism: Essays on the Origins of Arab Nationalism.[↩]
- Antonius, G. (1938). The Arab Awakening: The Story of the Arab National Movement.[↩]
- Gelvin, J. L. (2011). The Modern Middle East: A History.[↩][↩]
- Quataert, D. (2005). The Ottoman Empire, 1700-1922.[↩]
- Louis, W. R. (2006). The British Empire in the Middle East, 1945-1951: Arab Nationalism, the United States, and Postwar Imperialism.[↩]
- Sluglett, P. (2014). Britain in Iraq: Contriving King and Country, 1914-1932.[↩]
- Rogan, E. (2009). The Arabs: A History.[↩]
- Hourani, A. (1991). A History of the Arab Peoples.[↩]